‘Yenik’ yüzde 48... Nasıl bir muhalefet çizgisi olmalı?

02 Haziran 2023 Cuma

Özgür ve adil olmayan bir seçim olacağı zaten aşikârdı. Devletin tüm güçlerini ve kaynaklarını iktidarı elinde tutmak için kimi zaman “yozlaşmış ve yolsuz şekilde” kullanan, muhalif medyayı her fırsatta cezalandıran, seçmenini kendine her anlamı ile “bağımlı” hale getiren bir erk... Uluslararası arenada bile demokrasi karnesinin “melez demokrasi”den “otokrasi”ye indiği belgelenmiş bir ülke... Tüm bunlara karşın CHP liderliğindeki muhalefet cephesinin başarılı bir kampanya ile çoğalttığı umut önemliydi. Seçim kaybedilmesine karşın hâlâ çok önemli. Çünkü her şeyden önce bu sisteme karşı olan vatandaşların oranı (yüzde 48) tescillendi. Az değil. Ülkenin neredeyse yarısı. 

İş zordu. Denedik. Olmadı. Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakkını verelim ve saygın bir sonuç aldığını kabul edelim. Peki bundan sonra ne olacak? 

İşin halka yansıyan kısmında sular duruldu gibi görünse de siyasette dip dalgalar hemen başladı. İlkin HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş kendi partisine yönelik bir eleştiri yaparak aktif siyasetten ayrıldığını açıkladı. CHP’de kazan yeniden kaynamaya başladı. Kılıçdaroğlu hemen bırakacak mı, 9 ay sonraki yerel seçimlerden sonra mı başkanlıktan ayrılacak? Aslında kendisi en net ve doğru yanıtı verdi: “CHP çok köklü bir parti. CHP’de her düşünce rahatlıkla dillendirilir, tartışılır ve bu süreç sonunda partinin yetkili kurulları karar verir. Şimdi bu süreci yaşıyoruz.”

Şahsen 13. cumhurbaşkanı olarak tek görmek istediğim lider oydu. Sakin kişiliği, uzlaştırıcı rolü... Çok büyük çaba sarf etti. Kendisinin de bir noktada çekileceğini tahmin ediyorum. Ama tüm suçu onun üzerine yıkarak yüklenmenin büyük haksızlık olduğunu düşünüyorum. 

Evet bir değişim şart. Yenilenme, dinamik yeni yapılar şart. Sadece Kılıçdaroğlu ile çözülecek mesele değil bu. Parti teşkilatlarında, il ve ilçe yönetimlerinde radikal değişimler olmadan, halkı CHP ile daha da yakınlaştırmadan asla mümkün değil. Öte yandan CHP’nin yerel yönetimlerdeki başarısı, iktidarın bunu tüm sabote etme girişimlerine karşın halkta karşılığını buldu. Büyük kentlerde CHP’nin oyunu artırmasının önemli bir nedeni de bu. 

Parti tabanı ve teşkilatların sadece seçim dönemlerinde harekete geçmeleri ile olmuyor bu. CHP ve AKP’nin üye sayılarını kıyaslarsak aralarında dağlar kadar fark var. CHP’nin 1.3 milyon üyesi varken Erdoğan ve partisi AKP geniş tabanlı bir desteğe sahip. 11 milyonu aşkın üyesi var. Bunların çoğu öyle kağıt üzerinde üyelik değil, ciddi bir kazan-kazan ilişkisi söz konusu. Gıda ve aile yardımlarından, iş bulmaya, yandaş şirketlerin kayırmaya kadar... Tabii devletin tüm imkânlarını seferber ederek. Karşılığında istenen oy. Ve karşılığını buluyor. Eğitimli genç işsizlik, yurtdışına bu denli artan beyin göçü, hatta bu kadar yüksek enflasyon belli ki kendi seçmeninin öncelikli derdi değil.

CHP’nin seçmeni ile arasındaki ilişki bu değil, böyle olmamalı da normal demokratik koşullarda. Ama halkla yakınlaşmanın başka yolları bulunmalı. Tüm bunlar üzerinde araştırma yapılması gereken sosyoekonomik konular. Bunların yanı sıra, Yeniden Refah Partisi’nin oylarını artırmada özellikle genç muhafazakâr çalışan kesimden nasıl hızla destek bulmaya başladığı da keza incelenmeli.

Yeni oluşan Meclis aritmetiği önümüzdeki dönemin hiç de kolay geçmeyeceğini gösteriyor. 3 kadınla evli yeni milletvekilleri, HÜDA PAR... Laik düzeni zorlayıcı bir Meclis... Bunun yanı sıra öyle hemen düzelmesi mümkün olmayan ekonomik bir yapı... Seçimlerin hemen ertesinde muhalif medya kanallarına soruşturmaların başlatılması... Yine ötekileştirme ve nefret söylemi ile süreceği belli olan bir siyaset...

Sisteme biriken öfkeyi ve karşıtlığı, yani “yenik” yüzde 48’i doğru yönlendirecek ve yönetecek, sayıyı artıracak bir muhalefet çizgisi gerek. Bu nasıl yapılacak? 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları