Öztin Akgüç

Emeklilik sorunu önerileri

26 Nisan 2023 Çarşamba

Ekonomik olayları analiz ederken önce olayın yapısal ya da geçici, konjonktürel, iş yaşamı döngüsü sonucu olduğunu tanılamak, ardından çözüm önerileri geliştirmek, nerelerden kaynak sağlanacağı ve/veya aktarma yapılacağına açıklık getirmek gerekir.

Türkiye’nin ekonomik sorunları; istihdam, finansman, cari işlemler açığı, enflasyon süregenliğine bakıldığında yapısal olup iş yaşamı döngüsüne, ekonomik konjonktüre göre hafiflemekte ya da şiddetlenmektedir.

İstihdam, emeklilik, finansman yalnız Türkiye’nin değil, dünya ekonomisinin yapısal sorunları olarak görülmektedir.

Dünyada, özellikle ekonomik olarak gelişmiş olarak nitelenen ülkelerde yaşam, buna bağlı emeklilik süresi de uzamakta; doğurganlık durağanlaşmakta, nüfusun yaş grubu dağılımı değişmekte, yaşlı grubun payı hızla yükselirken işgücüne katılma oranı görece azalmakta, yaşlı nüfusun yaşam kalitesi, düzeyi sorun olmaktadır. Emeklilik yaşının yükseltilmesine bu açıdan da bakmak gerekir.

Sorun, zorunlu olarak emeklilik yaşını yükseltmek, ara ara emekli maaşlarına zam yapma ve/veya ikramiye verme ile çözülebilecek geçici nitelikte değildir. Devlet, borç, vergi alır; kamu hizmetlerine zam yapar, gider aktarımı yapar emeklilik ödemelerini artırabilir. Ancak bu çözüm değil palyatif bir önlem bile değildir. Emekliye verilen ikramiye, vergi, zam, kamu hizmeti kısıtlaması hatta enflasyonla geri alınır. Önemli olan emeklinin sosyal refahını sürekli artırmaktır. 

Emeğin yönetime katılmasıyla, katılımcı yönetim anlayışıyla Japonya örneğinde olduğu gibi gönüllü olarak hizmet süresini uzatmak, bir önlem olmakla beraber, ana çözüm; emekliye, emekli maaşı dışında da sürekli gelir sağlanmasıdır. Emekliye varlık portföyü oluşturulabilirse, varlıklar arasında mesken, gayrimenkul ve menkul değer bulunursa, emeklinin refah düzeyi yükselir, emekli maaşı artırma baskısı, devletin sosyal güvenlik ödemeleri görece azalır. Devletin yükünü artırmadan, emeklinin refah düzeyini yükseltmek gerekir.

İş görenlerin kıdem tazminatı, özü itibarıyla işgörenin, işveren nezdinde emanet birikimidir. Ancak işverenler, çeşitli yöntemlerle, kısa vadeli iş sözleşmeleriyle anlaşmalı kısmi ödemeyle hatta bir gerekçe ile kıdem tazminatsız işe son vermekle emanet paranın tamamını ödemekten kaçınmaktadır. İş uyuşmazlıklarının, davalarının önemli bir bölümü kıdem tazminatı ödemeleriyle ilgilidir. Kıdem tazminatı karşılıklarının bir fonda toplanması, mesken yapımında kullanılması, emeklinin kıdem tazminatı ile mesken edinebilmesi bir çözüm olabilir. Emekliler için şehirlere, yakın mahallerde, sosyal tesisleri de olan doğayı bozmadan yerleşim merkezleri oluşturulabilir. Kişinin kendi meskeninde ikamet etmesi, kira ödememesi, zımni artış (imputed) gelirdir. Milli gelir hesaplarına da gelir olarak girer.

Kamu teşebbüsleri, halka açık özel anonim ortaklıklar için “sonu açık sermaye” söylemiyle mülkiyeti yaygınlaştırabilir. Sonu açık sermaye sisteminde isteyen başlangıçta nominal değerden, faaliyete geçtikten sonra da defter değerinden (teşebbüsün öz sermayenin dolanımda bulunan pay senedi adedine bölünmesi yoluyla hesaplanan değerinden) şirkete ortak olabilir. Dilediği zaman da pay senedini şirkete defter değeri üzerinden geri satar, şirket geri almakla yükümlüdür. Bu tür pay senedinin üstünlüğü şirketin öz varlığı karşılığı reel değeri vardır. Değer kaybı olmadan paraya çevrilebilir, menkul değer olarak dönemsel gelir kâr payı sağlar. Şirketler kâr ettikçe kârlarının bir bölümünü yedek akçe olarak ayıracak öz varlıklarını artırdıklarından, pay senetlerinin değerinde artar. Çalışanlar güvenli şekilde çalıştıkları teşebbüslere ortak olabilirler.

Kıdem tazminatının, BES birikimlerinin mesken sağlanmasına dönüştürülmesi, değer kaybı olmayan, pay senetleriyle dönemsel kâr payı olma, emeklilerin refah düzeyini artıracağı gibi devletin sosyal güvenlik ödemelerini de azaltır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları