Perihan Ergun

AKP ‘Açılım’ının Ürünleri...

17 Nisan 2014 Perşembe

AKP’nin övüncü niteliğindeki Açılım” politikasının nelere mal olduğunu medyadan izlerken Cumhuriyetimizin öncelikli ilkesi olan birlik beraberliğin bölünüşünü üzülerek görüyoruz.
BDP’nin (Gerçekte PKK’nin) açıklamalarından edindiğimiz duyumlara göre; PKK’nin bir yıldır özerkliği sağlayabilmek için Kandil’de silahlı eğitim gördüğünü, BDP’lilerin hiç çekinmeden övünçle dile getirmelerinden öğreniyoruz. RTE’nin müjde niteliğiyle sunduğu, PKK’nin açılımın getirisi olarak silahlarını bırakacağı söylemine karşı gene BDP yetkililerince “özerklik eşliğinde istemlerimiz sağlanıncaya kadar silahlar bırakılmayacaktır” cevabı veriliyor. Ayrıca; yerel seçimde Diyarbakır’da BDP’den belediye başkanlığını kazanan Gülten Kışanak, Aydınlık gazetesinin muhabirine “Makamımızın yetkilerini özerklik için kullanırken bulunduğumuz bölgenin yeraltı ve yer üstü zenginliklerinden de pay alacağız. Bu konuda uzman arkadaşlarımız bilimsel araştırmalar yapıyor. Onların bulgularına göre istemlerimizi, hak arayışıyla sağlayacağız” diyebiliyor. AKP bu başarısıyla ne denli övünse yeridir(!).

***

Gerçekte bugün yazmak istediğim konu çok önemsediğim Köy Enstitüleridir.
Türk devriminin amacı çağdaşlaşmaktı. Bunun için de geleneksel toplum yapısının değiştirilip yerine katılımcı, duyarlı, laik, bilinçli, çağdaş, topluma geçmekte eğitim en önde yer alıyordu. Atatürk öncelikle toplumun geleceği olan çocuklarımızın bu ilkeler doğrultusunda eğitilmesinin önkoşul olduğunun bilinciyle askerlikte okuma yazma öğrenen yetenekli çavuş ve onbaşılardan yararlanma yoluyla “Köy Eğitmenleri” adıyla 7 bine yakın askerliğini bitireni görevlendirmişti. O tarihlerde kırsal kesimlerdeki aileler köylerinde tarım işlerinden elde ettikleri ürünlerle yaşamlarını sağlayabildikleri için köylerinden ayrılamıyorlardı. Bu nedenle seçilen “Köy Eğitmenleri” onlara bulundukları yerlerde ilköğretim olarak okuma yazma, az da olsa hayat ve yurt bilgisi dersleri verebiliyorlardı. Eğitime uzun yıllar (1938- 1946 ) Milli Eğitim Bakanı olarak hizmet vermiş olan Hasan Âli Yücel bu konuda ilkelerin saptandığı “Birinci Maarif Şûrası” topladı. Bu ilkeler doğrultusunda çalışmalar yapanların arasında bulunan İsmail Hakkı Tonguç, Balkan ülkelerindeki örneklemeleri de öngörerek toprağa bağlı yoksul ailelerin çocuklarının eğitim ve öğrenimlerini sağlayabilecek nitelikteki öğretimi dikkate alarak Köy Enstitüleri programını oluşturdu. Bunun kabulüne tüm güçleriyle Meclis’teki yoğunlukla karşı duran köy ağalarına rağmen Hasan Âli Yücel’le Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün birlikteliğiyle bu eğitim tasarısı Meclis’e, gerekliliği de açıklanarak sunuldu ve BMM’ce de kabul gördü. 17 Nisan 1940 yılında öncelikle Hasanoğlan Köy Enstitüsü açıldı. Bir de 74 yıl önce bu ilk adımın atıldığı günler, II. Dünya Savaşı’nın tüm dünyayı sardıği, Alman ordularının Selanik’e kadar geldiği, ülkemizde karartmaların uygulandığı yıllardı. Çok şükür ki İnönü, siyasetteki büyük bilgeliğiyle tarafsız kalmamızı sağlayabilmişti. Doğal olarak savaş rüzgârlarının getirdiği ekonomik yoksunluklar içinde kaldığımız halde o güçlükler içinde bile bu tarih yazdıran Köy Enstitüleri çalışmalarına devam edebilmişlerdi. Hatta sayıları Trakya, Batı Anadolu ve de doğuya kadar 18’e ulaşarak yaygınlaştırılmıştı. Tüm yurtta öğretmenlerin birçoğu milli bilinçleriyle bu okullarda görev almak istiyordu. Benin sevgili canım ilkokul öğretmenim Nuriye Çakaloz da İstanbul’daki başarılı öğretmenliğinden ayrılıp kendi istemiyle Kızılçullu Köy Enstitüsü’ne gönüllü olarak gitmişti. O ve bugünlerin çok değerli yazar öğretmenlerinin birçoğunu da bu kurumlar yetiştirmişti. Geçenlerde kızıyla özlem gidermek için ziyaretime gelen öğrencimin kızı da yazar öğretmenlerden birisi olan Mahmut Makal’ın eserlerini severek okuduğunu söylüyordu.
Devletlerini oluşturmaya çalışan birçok ülke de Eğitim Enstitüleriyle yola çıkarken örneğin; İsrail devleti kurulduğunda tepelere kurdukları okullarında üretimlerini de sağlayabilmek için bunu örnek olarak almıştır. Ben bunu gözlerimle gördüm. Yazık ki bizde 1950’lerin başında öncülüğünü İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin yaptığı karşıtlıkla bunların kapatılması için seferber olundu. O günlerin DP iktidarı da bunu kabullenip hizmetlerine son verdi.
Böylece kırsal kesimin büyük bir kısmı eğitimden yoksun bırakıldı. __



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Torbadan Öcü Çıktı 18 Eylül 2014

Günün Köşe Yazıları