Büyük Operasyon ve İtibarsızlaşan Ahlak

21 Aralık 2013 Cumartesi

Aslında AKP’li milletvekili Hakan Şükür’ün “son kafa golü” olarak yorumlanan istifası AKPcemaat muharebesinde cemaat yönünden gelen esaslı bir uyarı, yaklaşan büyük fırtınanın habercisi idi. Olaylar tek bir noktaya bağlanmamalı elbette fakat yine de iktidar bu uyarıyı ciddiye almalıydı... İster iktidarın, kendi içinde kümelenmesine izin verdiği “örgüt”ten doğan zafiyeti deyin, ister iktidara kızan cemaatin gazabı, hatta belki de yalnızca yapılan onca yolsuzluğa karşı yeter demek isteyen kamu görevlilerinin tamamen vicdani gerekçelerle harekete geçişi...
Sistemin sağlıklı ve itibarlı işlemesini sağlayan kuvvetler ayrılığının 12 yıllık AKP iktidarı döneminde ne yazık ki sözde kalmış, yok edilmiş olması ve bunun sonucunda ortaya çıkanlar... Ayakkabı kutusundan, çikolata ve elbise kutularından çıkan milyon dolarlar, bakan oğlunun yatak odasında bulunan para sayma makinesi, özellikle AKP iktidarı döneminde Kamu İhale Yasası’nda elli küsur defa yapılan değişikliklerle ihale yolsuzluklarına zemin hazırlanması, sit alanlarının belediyeler tarafından dudak uçuklatıcı rakamlar karşılığında imara açılması; yani yolsuzluk, yani rüşvet, kaçakçılık, para aklama, yani hırsızlık, uğursuzluk, riyakârlık, kul hakkı yeme ve bilumum ahlaksızlık...
Bu saatten sonra bir kısım erk sahibi, öteki kısım erk sahibini yemek için düğmeye basmış, dış güçlermiş, faiz lobisiymiş, Amerika’nın oyunu, İsrail’in komplosuymuş, amaç iktidarı itibarsızlaştırmak, özgür Türkiye’nin kalkınmasının önüne geçmekmiş... Hepsi lafügüzaf. Asıl itibarsızlaştırılan insanlık olmuş siyaset zemininde.
Zamanında Ergenekoncu, Odatv’ci, Balyozcu, Gezici deyip, şafak baskınlarıyla gazetecileri, askerleri, hocaları, öğrencileri gözlerini kırpmadan toplayan, fişleyen o “başarılı” savcılar, bugünün dosyasında susturulmaya çalışılıyor her nasılsa. “Revizyon”lara gidiliyor, yeni ve daha güvenilir(!) savcılar atanıyor soruşturmalara. Bir dönemin kahramanları, destan yazan Emniyet güçleri kitleler halinde gönderilip yerine yeni potansiyel kahramanlar getiriliyor. Savaşta hile caizdir ne de olsa.
Bunun en bariz örneklerinden birini Deniz Feneri’nde görmedik mi? Savcılara dosyadan nasıl el çektirildiğini, olayın üzerinin nasıl el birliğiyle örtüldüğünü? Ancak isterseler tüm Emniyet’i topyekûn görevden alsınlar, bu saatten sonra işe yaraması güç; “kel göründü” ne de olsa.
Yolsuzluklar, haksızlıklar cenneti memleketin yakın tarihinden kaç ayakkabı kutusunu dolduracak kadar yolsuzluk örneği ve yolsuzlukla mücadelelere siyasal ve antidemokratik müdahale, “kuvvetler ayrılığı katli” örneği bulup çıkartabiliriz bir çırpıda acaba... Şimdi oyuncuları değişti belki; rüzgâr yön değiştirdi, kurtlarla kuzular saflarını karıştırdı, toz dumana karıştı, lakin manzara aynı manzara.
12 yıllık iktidar dönemi boyunca o meşhur “devlet içinde devlet”i bir türlü göremeyenlerin gözlerinin önündeki sis perdesi, çuvaldızın ucu kendilerine değmeye başlayınca nasıl da birden ortadan kalktı, aydınlandı dünya.
“Yedirtilmeyen” mevki sahibi kimselerin ucunun hiçbir zaman kendilerine dönmeyeceğine inandıkları adaletin kılıcı oldukça namüsait bir mahiyette tezahür etti.
Yine de insan merak ediyor, acaba şimdi bu açılan kutulardan yeni bir mağduriyet edebiyatı çıkarmak boyunlarının borcu oldu mu, olmadı mı?
Günlerdir olan bitene kılıf uydurmak, çoktan istifa edip bir kenara çekilmesi gerekenleri kollamak için canla başla çırpınan bir kısım medya ne derece başarılı olabilecek dersiniz?
Peki bugün tüm bu olan bitenler ve dün yaşananlara rağmen seçimlerden yine bu iktidar çıkıyorsa, muhalefet iktidar alternatifi olamıyorsa? İşte orada en çok muhalefet partilerinin durup düşünmeleri, örgüt yapısı dahil kendilerini tepeden tırnağa gözden geçirip sorgulamaları gerekir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları