TÜSİAD, Hukuka Güvensizlik ve Yaşanan Kriz

01 Şubat 2014 Cumartesi

“Hukukun üstünlüğüne riayet edilmeyen, yargı mekanizması AB normlarında çalışmayan, düzenleyici kurumlarının bağımsızlığına gölge düşen, vergi cezaları veya başka tür cezalarla şirketler üzerinde baskı kurulan, ihale yasası onlarca kez değiştirilen böyle bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir.”
Bu sözlerle, aslında yıllardır pek çok başka ekonomistin, iktisatçının ve muhalefet partilerinin de anlatmaya çalıştığı gibi, ekonominin olumsuz gidişatını, TÜSİAD’ın 44. Olağan Genel Kurul’unda siyasi istikrarsızlığa vurgu yaparak, çok yerinde ve süregiden durumu özetleyen bir değerlendirmeyle dile getiren TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, vatan haini nüfusunun görülmemiş bir hızla arttığı ülkemizde son vatan haini nişanesini almaya hak kazanan isim oldu.
Hemen ertesi gün TÜSİAD üyesi “bir kısım işadamı”, “bir kısım gazeteye” TÜSİAD’ın ülke ekonomisi ve siyasetiyle ilgili analizlerinin yanlışlığına dair açıklamalarda bulunarak “postu kurtarma”, “vatan hainliğinden nasiplenmekten yırtma” yolunu tercih etti… Halbuki siyasi güvensizlik ekonomik belirsizliği, ekonomik belirsizlik toplumsal güvensizliği ve huzursuzluğu beraberinde getirir.
Hukukun ve adaletin nefes alanı bulamadığı bir Türkiye ortamında ülke halkı bile Türk Lirası’na güvenemezken yabancı yatırımcının Türkiye’den kaçtığını ve kaçacağını dile getirmek neden vatan hainliği olsun ki? Türk Lirası’na, ekonomiye ve hukuka, dolayısıyla iktidara duyulan güven sarsıldı.
Merkez Bankası faiz kartını kullanmaması karşılığında Başbakan’dan aldığı takdir ve tebrikleri kaybetmeyi göze alamadığı için, “her taşın altından çıkan faiz lobisine” çanak tutmak istemediğinden, aklın, mantığın ve ekonomik gerçeklerin işaret ettiği bu yola başvurmayı reddetti. Ve neticede Türk Liramız yüzde 40’lara yakın oranlarda eridi.
Sonunda Merkez Bankası pes etti ve iktidarın İslami ve ideolojik bakış açısından gelen faiz ve faiz lobisi hassasiyetini bir kenara bırakarak gerçekleştirdiği, piyasaların da beklentisinin çok üzerinde gelen faiz artırımına rağmen yerli, yabancı yatırımcının ve piyasaların ikna olmadığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde sıcak parayı elde tutmak ve giden parayı geri getirmek için faiz oranlarının daha da artırılması, Başbakan’ın bahsettiği B ve C planları işe yaramayacaktır. Çünkü yerli ve yabancı yatırımcının beklentisi bunların ötesinde, hukuk güvenliğidir. Bu kriz halinin sonucu olarak yeni yatırımlar şöyle dursun, başta övünülen çılgın projeler ile diğer projeleri başlatma, sürdürme ve tamamlama sıkıntısı, reel sektörde üretim düşüşleri ve elbette işsizlik kapıda…
Fed’in frenleme süreciyle birlikte, dünyadaki gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru yaşanan para çıkışının bizde diğerlerine göre daha hızlı ve fazla olmasının altında yatan temel sebep, daha önce defalarca belirttiğimiz gibi, Gezi olaylarından başlayarak varlığı yoğun bir biçimde hissedilen hukuk güvensizliğidir. Çünkü hukukun bozulduğu yerde başta yaşam hakkının ve paranın güvenliğinden söz edemeyiz.
Mayıstan bugüne kadar devam eden süreçte BİST 30’daki kimi lokomotif hisselerin neredeyse yüzde elliye yakın değer kaybetmesi, doların yüzde 35, yüzde 40’lara kadar artmış olmasına bağlı olarak yabancı yatırımcı hemen çıkış yapamıyor olsa da çıkış kapısında bekliyor ve çıkmak için fırsat kolluyor.
Bunları ifade etmek, gerçekleri ve doğruları objektif olarak değerlendirmek vatan hainliği değildir. Olsa olsa, tabii eğer bir kez daha açığa düşmezse, Bülent Arınç’ın ifadesiyle “vatanperverliktir”.   

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları