Şahin Aybek

Yaklaşık 3 milyon çocuk kayıp

02 Eylül 2022 Cuma

Eğitimci yazar Yaşar Sezgin ile ülkemizin eğitim sorunlarını ve çözüm önerilerini konuştuk.

“Sorunlar çok ve büyük ama ben umutsuz değilim. Ülkemizde çözüm odaklı yönetim ile kısa sürede bu sorunları çözecek akademik ve bürokratik birikim vardır. Başöğretmenimiz Atatürk’ün yolunda son söz, “TÜRKİYE HEPİMİZİN- EĞİTİM HEPİMİZİN”.”

Eğitimde güncel ve teorik sorunlar dediğimizde aklınıza ilk ne gelir?

Eğitim sorunlarını anlaşılmaz ve çözülmez duruma getiren neden eğitim gündeminin güncel olmaması, güncel eğitim konularının yapısal temel sorunlardan uzak olmasıdır. Doğru bakış açısı olmayınca gerçeği görmek zorlaşıyor. 

O halde, öncelikle gündemde olması gerekenlere değinebilir miyiz?

Elbette, 2022- 2023 ders yılı 12 Eylül günü başlayacak ve 1 aydan az bir zaman kaldı.

İlk belirtmek istediğim konu; zorunlu öğrenim çağındaki 6-18 yaş (18 dahil) çocuklarımızın tamamının okullaşmamış olmasıdır. Yaklaşık 3.000.000 çocuğumuzdan söz ediyoruz. Anayasamızın 42. maddesiyle 222 ve 1739 sayılı yasalara göre bir çocuğun eğitimden uzak kalması hak ihlali ve suçtur. Devam takip işlemleri tamamlanarak çocukların okullarda olması sağlanmalıdır. Bu konu yapısal birçok konuyu da doğrudan etkileyecektir. Örneğin; ders yükü-norm kadro-öğretmen atama-ödeneklerin okul türü ve kademesine dağılımı gibi. Belirteceğim ikinci konu: ders programlarının (müfredat) içeriğinin güncelliği ve bütünlüğü sağlanmalıdır. Bu aynı zamanda okullar arasındaki yatay ve dikey geçişleri de doğrudan etkiler.

Ders programları demişken “nitelikli okullar” konusuna ne dersiniz?

LGS ile okulların% 10 ‘una nitelikli diyerek öğrenci seçmek geri kalan% 90 okulun niteliğini tartışılır hale getirmek, imkan ve fırsat eşitliğini yok etmenin başka bir şekilde söylenmesidir. Ayrıca, öğrenin türlerine göre okullar % 10 içinde toplamdaki oranlar kadar temsil edilmemektedir. Örneğin; % 10 ‘un % 40’ı İHL’dir.

Burada şunu sormak isterim, okul pansiyonları ve yatılılık ne kadar önemli?

İlk- orta ve lise öğretiminde okullaşmanın artırılması ve aileler arasındaki sosyo-ekonomik farklılıkların çocukları olumsuz etkilemesinin önlenmesi açısından sosyal devlet olmanın anayasal  gereğidir. Milli Eğitim Bakanlığı pansiyonları yaygınlaştırmalı ve öğrencilerin dernek, vakıf ve benzeri yapıların inisiyatifine bırakmamalıdır. Ayrıca taşımalı uygulamasına gerek de kalmaz.

Yatılılarla birlikte tüm öğrencilerin fiziki ve ruhsal gelişimi için eğitim yapıları ve donanımları çok mu etkili?

Eğitim ve öğretimde öğrencinin ilgi-istek-yetenek ve becerilerine göre fiziki ve akademik gelişiminin sağlanması bakımından okul tür ve basamaklarına uygun derslik, laboratuvar, atölye, pansiyon, spor salonu ve benzeri bina ihtiyaçlarının tamamı tüm eğitim kurumlarında tamamlanmalıdır. Tüm öğrencilerin fiziki gelişimine paralel olarak yeterli öğrenci kişilik hizmeti almaları ile psikolojik danışma ve rehberlik ihtiyaçlarının karşılanması, çocuklarımızın akademik başarısını artıracağı gibi, sağlıklı nesil- sağlıklı toplum ile çağdaş uygarlığı yakalamaya da katkı sağlayacaktır. LGS ve YKS’de tercih danışmanlığı ile ebeveynleri kapsayacak aile danışmanlığı da geleceğe hazırlamada öğrencilere destek olacaktır.

İmkan ve fırsat eşitliği dediniz. Bu konuda köy ilkokulları için düşünceniz nedir?

Her bir öğrenciye ve öğrenim çağında herhangi bir nedenle eğitimden uzak kalmış ebeveynlere ulaşarak temel eğitim verilebilmesi için, öğrenci sayısına bakılmaksızın köy ilkokulları açılmalıdır.

İlkokulların çocuklara katkısını artırmak için önemli olan eksiklikler var mıdır?

İlkokulun olduğu her yerde çocuk sayısına bağlı olarak Anaokulu veya Ana Sınıfı mutlaka olmalıdır.

Mesleki eğitimdeki gelişmeler için neler söylenebilir?

Mesleki eğitim, üretimin ara eleman ve teknik eleman ihtiyacını karşılayacak düzeyde ve nitelikte olmalı, bu okulların verimliliği, döner sermaye cirosu ile değil, mezunlarının istihdam oranı ile değerlendirilmelidir. Burada belirtilmesi gereken mesleki eğitimin yapılanması ve yönetilmesi bakımından son Milli Eğitim Şurası kararları önemlidir. Ve ne yazık ki, ilgili kararların birçoğu 3308 sayılı mesleki eğitim kanunu ile buna bağlı Milli Eğitim Bakanlığı mevzuatlarında yer almasına rağmen yeni gibi yeniden karara bağlanmasıdır.

Yapısal sorunlara ilişkin başka söyleyeceğiniz var mı?

Öğrenci başarısının ölçülmesi ve değerlendirilmesi konusu çok önemlidir.

a- Okul öncesi ve ilkokullarda sınıf geçme olmamalı, çocuğun kişisel gelişimi ve değerler sistemi pekiştirmelidir.

b- Kariyer rehberliğini de önemli ölçüde olumlu etkileyecek konu ortaokul ve liselerde toptancı bakış açılı sınıf geçme yerine bireysel farklılık ve özellikleri de gözeten ders geçme ve kredi sistemi uygulanmasıdır. Bu aynı zamanda üniversitelerdeki değerlendirme ile uyum sağlamada öğrencileri hazırlayacaktır.

Eğitim gündemine dair bu konulardan sonra güncel konulara gelecek olursak öncelikle eğitim ödenekleri için ne söylenebilir?

Mali yılı bütçelerinde nicel artış var gibi görünse de son yıllarda belirgin biçimde yatırım ve donatım ödenekleri ve harcamalarının oranı azalmaktadır. Azalan bu yatırım- donatım tercihlerindeki bir başka adaletsiz dengesizlik, okul tür ve kademeleri için de pozitif bilim eğitimi verilen okullara daha da az harcama yapılıyor olması söylenebilir. Fen liselerinin durumu buna en belirgin örnektir.

Eğitim ödeneklerinde yetersizliği artıran durumlar var mıdır ?

- Elbette vardır 3 kategoride belirteyim:

a) Maarif Vakfı, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin kara deliğidir, çalışmaları hakkında hiçbir bilgiyi paylaşılmamakta ve her yıl artan biçimde Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden para aktarılmaktadır.

b) Protokol yapılan vakıflar ile yürütüldüğü söylenen faaliyetler ve vakıf görevlileri için harcanan para miktarı da bilinmeyenler arasındadır.

c) Milli Eğitim Bakanlığı'nın eğitim ve öğretim faaliyetlerine ayni ve nakdi yardım için kuruldukları tüzüklerinde belirtilen vakıflara, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden para aktarılması da Milli Eğitim Bakanlığı'nın harcamalarındaki kısıtlılıklardandır.

Tüm eğitim kurumlarının her birine ayrı ayrı bütçe uygulaması gerçekleşebilir mi?

Sanmıyorum, şöyle ki; 60.000 eğitim kurumu var ve Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinde bakan onayı ile harcanabilen ödenek miktarı bunu sağlamaya yetmez. Okullara para gönderilebilir fakat okulların ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kalacaktır.

Bu yaz döneminde çokça gündeme gelen formasyon konusunda durum nasıl yönetilmektedir?

- Milli Eğitim Bakanlığı'nda formasyon, Eğitim Fakültesi mezunlarının yetersiz kaldığı zamanlarda (ihtiyaçla sınırlı olarak) ve eğitim fakültelerinin mezun vermediği alanlarda öğretmen ihtiyacını karşılamak için ortaya çıkmış bir uygulamadır. Ancak şimdiki halde, ataması yapılmayan 650.000 Eğitim Fakültesi mezunu var iken bu alanlarda formasyon sertifika programları açılarak, öğretmenliğin ve eğitimin niteliği düşürülmektedir. Durum öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla ilgisi olmayan bir noktaya gelmiştir.

Öğretmenlik ve öğretmenler dediğimizde söyleyeceklerimiz ile bitirelim isterseniz?

a) 1739-50/A düzenlemesi, keyfiliğe açık hali ile öğretmenlerin dinlenme ve tatil imkanını neredeyse ortadan kaldırmıştır.

b) 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu, benzer meslek kanunlarındaki hukuki normları taşımamasının yanında öğretmenlerin özlük hakları ile ilgili kayıplara yol açan haliyle Anayasaya aykırı durumdadır ve Anayasa Mahkemesi’nde açılan aykırılık davası sonuçlanana kadar kanun hükümleri ve kanuna dayalı tüm uygulamalar derhal durdurulmalıdır. Çünkü ileride telafisi imkansız mağduriyetlere yol açacaktır. Kariyer sınavı yanlış ve hukuksuzdur.

Milli Eğitim Bakanlığı, kanun hazırlık süreci ve sonrasında eğitim sendikalarını muhatap almamıştır ve bu tutumunu sürdürmektedir.

c) Okullarda kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmenlerden başka her gün ders ücret karşılığı görev verilen Eğitim Fakültesi mezunu olmayan yaklaşık 100.000 kişi bulunmaktadır. Bu yıl bu sayının 140.000-150.000 olması sürpriz olmayacaktır. Şöyle ki 42.000 ana sınıfı açıp 7.300 öğretmen alınmaktadır, 9.000 köy okulunun açılacağı belirtilmektedir.

d) Özlük hakları bakımından emsallerinin çok gerisinde ve sahipsiz kalan 160.000 Özel Öğretim öğretmenin mağduriyeti çözüm beklemektedir.

Son olarak eklemek istediğiniz var mı?

Sorunlar çok ve büyük ama ben umutsuz değilim. Ülkemizde çözüm odaklı yönetim ile kısa sürede bu sorunları çözecek akademik ve bürokratik birikim vardır. Başöğretmenimiz Atatürk’ün yolunda son söz, “TÜRKİYE HEPİMİZİN- EĞİTİM HEPİMİZİN”.

Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...                    

Özgeçmiş

1961 Ürgüp doğumluyum. Öğretmen Okulu mezunuyum. Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ni bitirdikten sonra Milli Eğitim Bakanlığı’nda; Rehber Öğretmen, İl Milli Eğitim Şube Müdürü, İl Milli Eğitim Müdür yardımcısı ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerini yürüttüm. Özel Eğitim Konseyi ve Milli Eğitim Şurası asil üyelikleri yaptım. Millî Eğitim Bakanlığı’nca düzenlenen 100’den fazla kurs ve seminere katıldım. Emekli olduktan sonra Özel Öğretim ve Özel Eğitim kurumlarında görev aldım. 657 Devlet Memurluğundan emekliyim. Mesleğime katkı sunmanın gayreti içerisindeyim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları