Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Ben kim, başbakan olmak kim?’
Daniel Lerner adlı bir Amerikalı araştırıcı, 1950’lerde Ankara’ya yakın Balgat köyünde (şimdi bir mahalle) “Türkiye’nin en önemli sorunu nedir? Başbakan olsanız nasıl çözersiniz?” diye sorduğunda -muhtar ve bir bakkal dışında- tüm köy sakinleri, kendilerini başbakan olarak düşünemeyeceklerini yansıtan cevaplar vermişlerdi.
Demokrasi, ancak yurttaşların çoğu, kendisini bakan olarak düşünebilip memleket meseleleri konusunda (doğru ya da yanlış olması önemsizdir) düşünce açıkladıkları yerde gelişir.
Türkiye 1950’lerden bu yana bu açıdan değişti mi?
Evet, yaklaşık o tarihe kadar başkent ve İstanbul’dan bir avuç demokratik erginliğe erişmiş kimsenin yönettiği ülkede bu kentler dışında da bu açıdan gelişmişler belirmiş ve “Biz de yönetiriz!” demeye başlamışlardı: Bunların niteliklerinin o güne kadar yurdu yönetmişlerinkilerden farklı olması doğaldı. DP kurucularından çoğu böyleydi.
Sonra iller geliştikçe, buralardan gelenler Köylü, Millet, ardından Refah Partisi’ne varan partileri kurdular. En sonunda demokratik erginliğe en geç varan Kürt vatandaşların yaşadıkları yerlerin halkı da “Yönetime biz de katılmak isteriz!” dediler. Türkiye’de halkın çoğunun bunu söyleyebilmesinin önemi büyüktür!
“Bakan olabilirim” ya da “Bakan gibi düşünebilirim” diyenlerin demokrasiyi eksiksiz sindirmiş olmaları beklenemez: Adı Demokrat olan partinin üyeleri iktidara geldikten kısa bir süre sonra antidemokratik davranışlar sergilemeye başlamışlardı. Ancak gerçek demokrasiye giden yolun başında “Bakan olsaydım” diyebilenlerin çoğaldığı bir aşama mutlaka yer alır.
Bu olmasa bakın ne olur?
Belçika Kralı II. Leopold, ülkesinde yapmış olduğu devrimlerle bilinir: Birçok Avrupa ülkesinden önce kızlara orta eğitim olanağı sağlamış,1889’da 12 yaşından küçüklerin işçi olarak çalışmasını engellemiş ve işçilere grev hakkı tanımıştı.
Ancak ülkesinde böylesine hak, hukuk gözetmiş olan Kral’ın sömürgesi olan Kongo’da madenler ve kauçuk elde etmek için çalıştırdığı zencilere insanlıkla bağdaşmaz işkenceler uygulanmış, diklenenler öldürtülmüş ya da elleri ayakları kesilmişti.
Kongo’yu Leopold’dan çok sonra yönetmiş Kongolular da (örneğin Mobutu) da böyle davranmışlardı.
Neden?
Halkı demokratik erginliğe kavuşmuş ya da yaklaşmış, bir ülkede baştakilerin hak ve hukuktan ayrılmaları güçtür de ondan.
Öyleyse şimdi?
Halkının, Kongoluluktan Belçikalılığa evrilmiş olduğunu kavrayamayan çağdaş diktatör bozuntuları, memleketi hâlâ 18. yüzyılda Leopold’un Afrika’daki sömürgesini yönettiği gibi gütmeye kalktıklarında başlarına gelecekleri de öngörememektedirler.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ali Erbaş'ın makam aracı Meclis gündeminde!
- İmamoğlu Paris Belediye Başkanı Hidalgo'yu ziyaret etti
- Özel ile Kılıçdaroğlu ile Ahlatlıbel'de görüştü
- Türkiye tarihi davaya müdahil oldu!
- Aşı karşıtlarına kötü haber!
- İstenilen gramda yapılıyor, gün geçtikçe rağbet artıyor
- Kimi sigara basıyor kimi kolonya döküyor
- Özel'den '1 Mayıs' açıklaması
- Tuncer Bakırhan'dan Saraçhane'de '1 Mayıs' mesajı
- Taksim'de 1 Mayıs ablukası
En Çok Okunan Haberler
- İçişleri'nde 'beklenmedik' operasyon
- Fabrikada 'grup seks skandalı' iddiası
- 'Talimat'ın gereği bekleniyor!
- Diyanet'in 'özel yemek' listesi ortaya çıktı
- 'Ağzımızı açsak karşımıza Kavala çıkıyor'
- Malvarlığını belediye binasına astı
- Murat Yıldırım 'Teşkilat'a veda ediyor
- Merkez Bankası'ndan dikkat çeken mesaj
- Tahsisleri oy çokluğuyla iptal ettiler
- Ezgi Apartmanı Davası’nda gergin duruşma