Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Parmakla gösterilecek ülke
Batıyormuşuz, bitiyormuşuz, uçurumun kenarındaymışız. İngiliz, Fransız, Japon, Amerikan, Hollanda basını böyle deyip duruyor. Eğer cidden öyleyse bizim kriz yönetimi konusunda ne bulsak okumamız, varsa kurslarına gitmemiz gerekir.
Bir kaynak, bu tür krizlerin başlıca iki şekilde yönetilebileceğini söylüyor:
a. “Evet kriz var ama ben yapmadım” deme metodu.
Bir öyküden aktarmalar yaparak açıklayalım:
ABD’li yazar Duncan Bartheleme’nin “okul” başlıklı bir öyküsü var: Bir okulda yapılan uygulamaları bir öğretmen anlatır:
•Her çocuğa bir ağaç diktirmiştik. Neden kuruduklarını anlayamadık. Toprakta sorun olmalı. Belki de bize verdikleri fidanlar kötüydü.
•Evet, bahçemizdeki otlar kurumuştu. Bu herhalde çocukların otları gereğinden fazla sulamalarının sonucuydu.
•Süs balıklarımız neden öyle ters dönüp, yüzeye vurdular? Bunların doğasında var: Her yıl bir kısmı böyle ölür.
•Bir öğrencinin yolda bulup acıyıp okula getirdiği o köpek yavrusunu çok sevmiştik. Keşke aşılatılsaymış. Köpeklerde görülen o gençlik hastalığı gibi bir şeyden ölmüş olmalı.
Bartheleme’nin öyküsü burada bitmiyor ama strateji konusunda yeterli fikir veriyor.
b. Kriz karşısında tutulacak ikinci yol, “Ne felaketi? Bu bir zaferdir” deme metodudur:
Seçimden bu yana ana muhalefet partimizde yapılan açıklamalara bakalım: CHP, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde yaklaşık yüzde 25 oy almamış mıydı? Şimdi yüzde 22 oy almadı mı? Ekonomik krize, enflasyonun, işsizliğin yükselmesine rağmen bu böyle olmadı mı? Ama Kılıçdaroğlu bunu nasıl açıkladı? “Seçimin tek kaybedeni var, AK Parti. 7 puan kaybetti, kazanan da demokrasidir!”
2008 uluslararası finans krizinde ne olacağını çok önce bilmiş olan Steven Eisman, 23 Temmuz’da Bloomberg’de Türkiye’deki ekonomik krizin bazı büyük Avrupa bankalarını da sürekleyebileceğini söylüyor.
Oysa Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak ne diyor? “Doğu ile Batı arasında her gün çarpışmaya ve çatışmaya, ekonomik, siyasi ve askeri büyük bir meydan okumaya gittiği böyle bir dönemde, bizler önce içeride, sonra coğrafyamızda ve küresel iklimde bütün dünyanın parmakla gösterdiği bir ülke olmaya doğru hızla ilerliyoruz.” Olumsuzluğu kabul edip “Ben yapmadım” demektense “Yoo ne felaketi? Felaket melaket yok” demek daha akıllıcadır.
Çok sıkışılırsa ikisi birden uygulanıp yani “Ne felaketi? Böyle bir şey yok.. Var olmaması da benim başarımdır” denebilir. Peki, kriz çok belirginse ve vatandaş da bu açıklamaları yemezse ne olur? Diğerlerini aratacak daha büyük bir kriz çıkabilir. O şıkta da ne “a” ve “b” ne “c” ne de başka bir metodun yararı olmazmış.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Türkiye'deki sağlık sistemi ne durumda? Mersin Tabip Oda
- Çorlu tren faciası davasında 6 yıl sonra karar çıktı!
- Beslenme çantalarının içi boş kaldı...
- Böylesi görülmedi: Tavuk mu horoz mu?
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
En Çok Okunan Haberler
- Kayyum rektörün paylaşımına tepki
- Milletvekili sayısı artacak
- Taksim bombacısı için karar çıktı
- Kadınları 'çarşaf'a çağırdılar
- Özgür Özel 'kırmızı motosiklet' sözünü tuttu
- Kapısı açık seyreden otobüsten böyle düştü!
- Metin Külünk'ten, Şimşek'e 'fotoğraflı' uyarı
- 'Dükkânı kapat gel diyor'
- Nihal Candan için yeni karar
- Perinçek’in danışmanı Adanur tutuklandı