AKP’nin elinde patlayan bölgesel emelleri

22 Aralık 2015 Salı

Dış politika hayali senaryolara ve önü arkası iyi düşünülmemiş hayalperest ataklara uygun bir alan değil. AKP iktidarı bunu nedense zor yoldan öğrenmeyi seçti. Sonuçta kaybeden Türkiye oldu. AKP ise destekçilerine, büyük iddialarına rağmen, niçin geri adımlar atmak zorunda olduğunu izah etmek gibi bir durumla karşı karşıya şimdi.

Hatalı politikalar nedeniyle Türkiye bugün kendisini Suriye’de frenleyen Rusya, Irak’ta da kendisini frenleyen ABD ile karşı karşıya kaldı. Moskova ve Tahran’ın Türkiye’ye karşı Irak üzerindeki etkisini de burada göz ardı edemeyiz.
Rusya sayesinde Suriye masasında kendimize çok önemli bir yer bulamayacağımız kesinleşti gibi. Güvenlik Konseyi’nin son Suriye kararı ile bu konuda Amman ve Riyad’da sürdürülen çalışmalar da, Türkiye’nin bu krize çözüm arayışlarında sadece “ikincil” bir rol oynayabileceğini gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP iktidarının, Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta yaşadığı son krizlere getirmeye çalıştıkları izahatlar ise, her zamanki gibi, gerçeklerle uyumlu değil, hatta bir noktadan sonra trajikomik.

Örneğin Ankara, Bağdat’ın Başika’ya konuşlandırmaya çalışılan Türk askerlerinin bölgeyi derhal terk etmesi çağrılarının arkasında Rusya ve İran’ı görüyor. Peki, o zaman buna niçin “en yakın müttefiki” sayılan ABD de karşı çıktı? Başkan Obama niçin Erdoğan’a telefonda, “Irak’taki askerlerinizi geri çekin ve bu ülkenin egemenlik haklarına saygı gösterin” diye çağrıda bulundu?

Ankara şimdi bu çağrıya uymanın gerekçesini “krizi daha da büyütmeme arzusuna” bağlıyor. Hürriyet’e konuşan “üst düzeyli bir yetkili” ise şu sitemde bulunmuş:

“Krizi büyütme niyetimiz yok. 1600 askerle mi Irak’ı böleceğiz? Irak’ta aralarında Avustralya’nın da olduğu 20’ye yakın ülkenin askeri var. İran’ın, Irak’ın neresinde kaç askeri var belli değil. Türkiye’ye haksızlık yapılıyor.”

Ancak soru yanlış. Asıl sorulması gereken şunlardır:

Bu kadar farklı ülkenin Irak’taki askeri varlığı ciddi bir duyarlılık yaratmazken Türkiye’nin az sayıdaki askeri varlığına bu kadar itiraz niçin geldi? Mesele niçin BM Güvenlik Konseyi’ne kadar taşındı?

Türkiye’yi ister Irak’ta, ister Suriye’de olsun, bu konuma düşüren temel faktörler nedir? Bölgeye hangi sinyalleri verdi ki, kendisini bugün bu durumda buluyor? Bunun gerçek sebeplerini, iddia edildiği gibi, salt dış etkenlerde mi aramalıyız? Yoksa bunları “öngörüsüzlük” ve “ciddi hesap hatalarını” da içeren bir dizi iç faktörlerde de mi aramak lazım?

Örneğin, Ankara’nın “Yeni Osmanlıcılık” öykünmeleri ve açıkça yaptığı “Sünni yandaşlığı” AKP iktidara gelene kadar bu konularda son derece dikkatli davranmış olan Türkiye’yi bugün zor durumda bırakan başlıca faktörlerin arasında sayılabilir mi?

Hatalı politikalar nedeniyle bölgede büyük ölçüde etkisiz kalmış olmanın ortaya çıkardığı ihtiyaç nedeniyle şimdi İsrail ile ilişkiler alelacele düzeltilmeye çalışılıyor. Yanlış anlaşılmasın, bu ilişkilerin düzeltilmesinde yarar var. Bunu başından beri savunuyoruz.

Fakat AKP bu noktaya istediği için gelmedi. Elinde olsa İsrail ile ilişkileri tümden kesip çoğu Arap ülkeyle aynı hizaya gelerek Tel Aviv’deki büyükelçiliğimizi kapatırdı. Ancak gönlünde yatan aslanlar hep “reelpolitik” duvarına tosladı.

Ankara şimdi, İsrail’den başlayarak bölgede yaktığı köprüleri tek tek yeniden inşa etmek gibi zaman ve büyük çaba alacak olan bir durumla karşı karşıya bulunuyor. Bu ise AKP için birçok konuda geri adımlar atmasını gerektirecek. Türkiye’yi tekrar bölgesinde hak ettiği noktaya getirmek için bu yollardan zorunlu olarak geçecek.
Başta dediğimiz gibi, AKP iktidarı, ne hikmetse, dış politikanın temel gerçeklerini zor yoldan öğrenme konusunda hep ısrarcı oldu. Tüm bölgesel emelleri elinde patladıktan sonra bu gerçekleri görmeye başladı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları