Cumhuriyet’i savunmak

23 Haziran 2023 Cuma

Üniversiteye girdiğimde tek sevdamdı Cumhuriyet’te çalışmak. Kapısından gireli 28 yıl oldu. Yaşadığım yılların yarısından fazlası. Gazeteciliğe ilişkin bir fikrim vardı ancak Cumhuriyet’te çalışmanın ne demek olduğunu girer girmez anladım. Büroda lambalarda arıza çıkmış, elektrikçi gelmiş tamirat için uğraşıyor. Sandalyeyi çekti, ayaklarıyla basıp kirletmemek için üzerine bir Cumhuriyet gazetesi koydu, çıkacak. Işık ağabey yerinden fırladı, “Ne yapıyorsun?” diye seslendi. Elektrikçi şaşkın bakarken Işık ağabey üzerine basılacak Cumhuriyet’i aldı, yerine başka bir gazetenin magazin ekini koydu. “Cumhuriyet’e basılır mı?” diye de çıkıştı. Cumhuriyet’te çalışmanın ne demek olduğunu bir nebze anlamaya başladım.

Ergenekon süreci... Dalga dalga gözaltılar, tutuklamalar gerçekleşiyor. Haftanın belli günleri sabahları erken kalkardık ki polis erken gelirse hazırlıklı olalım. Otobüste sabah toplantısına yetişmeye çalışırken Sıhhiye’deyken Osman Selçuk Özer aradı. “Otobüsten in, taksiye bin hemen gel. Mustafa ağabeyi gözaltına alıyorlar.” Fırladım, önce büroya sonra Mustafa ağabeyin evinin önüne gittim. Polisler kapıda, ülkesine ihanet ettiği bugün artık kimsenin tartışmadığı bir gerçek olan savcı Zekeriya Öz’ün talimatıyla arama işlemlerini yapıyorlardı. Biraz bekleyince iki polis arasında Mustafa ağabey göründü. Birden, daha sonra Cumhuriyet’in başına getirilen Can Dündar geldi. “Ne diyorsun bu duruma Balbay” diye sordu. Mustafa ağabeyin verdiği yanıt netti: Bizim yaptığımız her şey ortada... O an herkesin derdinin başka olduğunu anlamış, Cumhuriyet’te çalışmakla nelerle karşılaşılabileceğini bir nebze öğrenmiştim...

Önceki gün ölümünün 13. yılında Hacıbektaş’ta andığımız İlhan Selçuk ağabeyimiz “uçmağa varınca” dışarıdan getirilen 2. Cumhuriyetçi bir takım gazeteye çöktü. Neler neler yaşamıştık Cumhuriyet’te... Maaş alamadığımız günler bile olmuştu ancak çalışmıştık. Yaşadıklarımızın son olmadığını da anladık. 4 yıl boyunca Cumhuriyet’in içinden tüm değerlerimize saldırıldığını gördük. Cumhuriyet’te “içeriden daraltılmaya” karşı mücadeleyi de öğrendik...

Sonra Alev ağabeyin öncülüğünde gazetede “işgale son veriliş” sürecini ağır baskılar eşliğinde yaşadık. Alev ağabeyin mücadelesi bir “varlık-yokluk” savaşıydı. Hukuk yoluyla kazandık...

Çoğu zaman kırıldık, döküldük, ezildik, üzüldük... Ama Cumhuriyet’i savunduk, ihanet etmedik. Şimdi yine Cumhuriyet’in üzerine geliniyor. Cumhuriyet’i yönetenlere, sosyal medya saçmalığı-deliliği üzerinden ağır saldırılar yapılıyor. Biz daha önce olduğumuz yerdeyiz. Atatürk’ün adını verdiği Cumhuriyet gazetesini savunmaya devam ediyoruz. Kimse, bizden başka bir şey beklemesin...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Öldüren eğitim 10 Mayıs 2024
AKP hâlâ uyanmadı 3 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları