Türkiye’nin yaşam alanı

25 Mart 2022 Cuma

İnatla anlamak istemiyoruz. Yalnızca hevesle ülke yönetilmez. Tarihi, toplum bilimlerini bilmek, dünyayı anlamak ve bunların üzerine ulus için hedefler koymak gerekir. Bunu yapan ülkeler, uluslar var. Ama biz her gün dönüyor, değişiyoruz. “Stratejik ortaklık” kavramını uzun süre Türkiye ile ABD arasında olan bir ilişki olarak sunduk. Artık ağzına alan yok. ABD ile kim stratejik ortak? Türkiye mi, İngiltere mi? ABD-İngiltere arasındaki ilişkiler öyle bir düzeyde ki Londra bu uğurda AB’den bile vazgeçebildi. Biz hangi ülke ile ilişkilerimiz için benzer yaşamsal kararlar alabiliriz? Bunlara kafa yoran devlet bürokrasimiz var mı?

Sovyetler’in dağılmasının ardından ABD, kendisinin ve liderlik ettiği Batı’nın yaşam alanını genişletti. Rusya, yaşam alanının daralmasına daha fazla katlanamayacağına karar verince Ukrayna’ya girdi.

Türkiye’nin yaşam alanı nedir? “Gönül coğrafyamız” demeyin, bu, köşe yazılarında “büyük oyun” kurmaya benzer. Türkiye’nin yaşam alanını kim belirleyecek? Devlet olarak biz Türkiye’yi bölgemizde ve dünyada nasıl ve nereye konumlandırıyoruz, diğer ülkeler bu konuda ne düşünüyor?

Dünyada artık yeni bir sistemin başında olunduğu söylenmiyor, birileri harekete geçti bile. Bakın Türkiye’ye son olarak Almanya ve Hollanda’dan başbakan düzeyinde ziyaretler gerçekleşti.

Rusya, 30 yıllık ara dönemde sağladığı ekonomik kazanımları yitirme riskiyle yüz yüze. Putin, “Varlığımıza tehdit hissedersek nükleer kullanırız” anlamında demeç veriyor. Çin, sınır sorunları da yaşadığı, nüfus olarak gelecekte kendisine rakip gösterilen Hindistan’a dışişleri bakanı düzeyinde ziyaret gerçekleştiriyor.

Türkiye ne yapıyor?

ABD ile ilişkilerimizde bir değişiklik olmadığını İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un son yazısından anlayabiliriz. F-35 ve S-400 üzerinden süren tartışma, Suriye dahil bütün konularda sorunların kilitlendiğini ortaya koydu.

İngiltere’yle kontrollü bir iyimserlik var. İngiltere’nin Türkiye’nin geliştirmeye çalıştığı Milli Muharip Uçak’ın motoru için işbirliği yapacağı haberleri basında yer alıyor. Ayrıca Ankara-İzmir hızlı tren projesi için 2 milyar Avro kredi verileceği de basına yansıyor.

Başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri kendilerini yeniden konumlandırmak için hızla harekete geçti. Türkiye’nin, “AB yolunda önümüze çıkarılan engelleri kaldırın” sözlerini duyan yok. Sanki AB liderlerinin aklı başka konuya takılı kalmış. İktidar kadroları ne düşünüyor kamuoyu bilmiyor. Ancak televizyonlarda “Rusçu musun, Atlantikçi misin?” şeklinde magazin tartışmaları yapılıyor.

“Diktatör” diye kinimizi kustuğumuz Sisi yönetimindeki Mısır bile buğday ihtiyacı için 50 milyar doların üzerinde kaynak ayırıyor. İktidarın ise “Sudan’da da tarım arazisi kiraladık” propagandasının yalan olduğu ortaya çıkıyor. Devlet yönetme düşüncesinin, bazılarında “huzur hakkıyla” sınırlı kaldığı anlaşılıyor.

İktidar 20 yıl boyunca en çok kendi ülkesiyle uğraştı, enerjisi tükendi ve ekonomi dibe vurdu. Bu kritik dönemde Türkiye’nin eli iyice zayıf. Tıpkı 2002 gibi. Seçimlere bir yıl var. “İktidarda kalmak, iktidara gelmek” artık bilinçsiz bir hevese dayanmamalı. Muhalefet Türkiye’nin yaşam alanını, ekonomisiyle, toplumsal huzuruyla içeride; diplomasisiyle, ittifak anlayışıyla dışarıda planlamalı. “İki ayyaş” diye alay edenlerin Montrö’ye dört elle sarılmasından sonra geçerli, tutarlı örnek tektir: Kurtuluş ve kuruluşu getiren 19 Mayıs 1919 ruhu...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP hâlâ uyanmadı 3 Mayıs 2024
Papağan sayıklaması 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları