Hızlandırılmış ‘müfredat’

16 Mayıs 2024 Perşembe

MEB, 1950’den sonra cumhuriyetin devrimlerini, devrimci sözcüğünü bile kapıdan sokmamaya çalıştı. Bakanlığın başına kim geçse, öncelik aklıbilimi önceleyen eğitim olamadı. Milliyetçiliği babasının bostanıymış gibi kullananların kimi Darwin’e, kimi kızların etek boyuna takıldı. Her milliyetçi hükümetin, milliyetçi “müfredat”ı vardı. Ders kitapları iktidar çizgisizindeki yazarlar için ballı kazançtı. Bana göre 12 Eylül, MEB’yi “darp eden darbe” değildi; çünkü kancayı laik eğitime, Atatürkçü öğretmenlere, aydınlara takmıştı. 

12 Eylülcülerin de “yeni müfredat”ı vardı. İngilizceden kimyaya… İçerikleri öğretim birliğini yaralayan din kültürü ve ahlak bilgisi ile vatandaşlık bilgisine dek bütün ders kitaplarına Atatürk’ün fotoğrafı, gençliğe seslenişi ve İstiklal Marşı yerleştirildi. Cumhuriyetin devrimlerini “Atatürk ilke ve inkılapları” diye maskeleyen, din dersini zorunlu kılan “müfredat”a uygun kitaplarla devlet okulları imam hatipleşmeye başlamıştı. 

1997/98 öğretim yılında eski hamamda eski tasla başlayan 8 yıllık kesintisiz ilköğretim bile devrimci atılımdı. Ne ki laiklik gibi bir yapım hatası vardı; aya güneşe göre milliyetçilikle muhafazakârlığa ayar veren iktidarlar 8 yıllık kesintisiz eğitime, 2002’ye dek katlandılar.

2004 Temmuzunda Doğubayazıt sarsıldı, Ankara-İstanbul arasında “hızlandırılmış tren” kazasıyla çok yurttaş öldü. İki yıllık iktidarın “hızlandırılmış tren” projesi yüksek sesle tartışılırken MEB, “hızlandırılmış müfredat”ıyla gündemi değiştiriverdi.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Ağustos 2004’te “yeni müfredat”ın adı bilinmeyen 38 kitle örgütü, 8 üniversite, 53 akademisyen, 26 bini aşkın öğrenci, 2 bini aşkın öğretmen, 700’e yakın müfettiş ve AB uzmanlarınca hazırlandığını açıkladı. Bakanın, “Din dersleri zorunlu olmaya devam edecek mi” sorusuna yanıtı bulanıktı: “Müfredat çağa uygun hale getirilmeli, ama okullarımızda kilisenin din dersi öğretmesi gibi bir eğitim vermiyoruz.”

2004’ten bu yana köprülerin altından sular kirlenerek aktı durdu. Sayın Çelik, bakanlık koltuğunda bir kuşağı etkileyecek denli uzun oturdu. Ondan sonraki bakanlar için de 1980’lerde yazarı seçilmiş din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarının içeriği, din kültürü dersinin ilk ve ortaöğretim boyunca her sınıf için zorunlu olmaması sorundu. AKP’nin siyasasına uymuyordu.

AKP’nin en büyük eğitim atağı, 2003/04 ders yıllarında bilimin “b”si olmayan ders kitaplarını parasız dağıtmaktı. 2004’ün hızlandırılmış “müfredat”ına göre yazdırılan, yazarının adı belli, sanı belirsiz kitaplarda “ilahi gücü alkışlayan ilim” vardı; sorgulayıcı felsefe yoktu, biyoloji tartışmalıydı. Çocuklarımız yaşamın “Yüce Allah’ın belirlediği ilkelerle düzene” gireceğine inandırılıyor, bilgiyle özgürleşecek yurttaş değil, inançla korkutulacak kul isteniyordu. AKP, 2012’de 4+4+4’lük sistemi yasalaştırarak topuzu laik eğitimin beline indirdi. 

2004’ün “müfredat”ı gibi 2012’den sonrakiler de 2024’ün “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” gibi eleştiriye açıktı. 

22 yılda iki kuşak AKP iktidarıyla büyüdü.

MEB’in bilimsiz sisteminde öğretmen, öğrenci denek gibi...

“Müfredat” Arapça…

2000’ler Türkiyesinde de öğretim izlenceleri olamadı.

Adı gibi içeriği de eski; ama yeniymiş gibi sunulan her “müfredat” eğitime kara perde… 

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” de yine adı amacı saklı örgütler, akademisyenlerce hazırlanmış; yüzlerce sayfa, yine öğretmenlere zorla imzalatılıyor; bir telaş var…

Laik eğitim eğilince, laik cumhuriyet de eğilir mi sanılıyor?

Başka kapıya!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları