Adı Gibi Bataklık...

14 Haziran 2014 Cumartesi

Irak savaş ganimetleri üzerinden, yanlarında olmayanlara pay vermeyeceklerine ilişkin atıp tutuğu günlerde, Bush’un sandıktan uğurlandığı, tam tersine politikalara geçiş için Obama’nın başkanlığa getirildiği günlerdi... ABD’nin düşünce kuruluşlarından birinin yetkin yöneticisi, sadece iktidardaki partinin değil, her anlamda zıt kimlikli vitrinde bir lider değişikliğiyle, ABD’nin çıkarları adına amaçlananın “ABD’nin 12 Eylül travmasının ardından, kamuoyuna benimsetilmiş; terörle ülkesinde savaş, askeri müdahaleler stratejisinden vazgeçmek...” olduğunu belirtiyordu.
Irak işgalinin, Ortadoğu petrollerinin en verimli üretim bölgelerinin denetiminin ele geçirilişi sonrası ortaya çıkan iç savaş, kaos, ırkmezhep çatışmaları eksenli Irak bataklığında, ele geçirilmiş petrolün maliyeti, öngörülemeyen, zengin Kuzey dünyasını krize sürükleyen yükselişini durdurmak gerekiyordu. ABD’nin işgalci ortakları ile birlikte Irak-Afganistan başta bölgedeki işgalci güçlerini geriye çekme projesi, yeni müjdeli siyasi strateji olarak dünyaya ilan ediliyordu...
İnsanlık, dünya tarihi için hiç de uzun olmayan bir zaman dilimi içinde, Arap Baharları, daha önce destek verilmiş radikal İslamın zayıflatılarak, ılımlı İslam projelerine, siyasi hareketlerine, iktidarlarına, Türkiye başta örnek, rol model, stratejik ortak olarak destek verilmesi, İslam dünyası, Ortadoğu’da denetimin kimileri hâlâ otoriter diktatörlükler olsa da, desteklenen dost siyasi iktidarlar eliyle sürdürülmesi projeleri uygulamaya sokuldu... Türkiye’nin Atatürk devrimleri, Cumhuriyet kazanımları, laiklik sayesinde demokrasiye geçiş yapan tek İslam ülkesi olması gerçeği neredeyse yok sayılarak, iç ve dış odaklı Atatürk devrimleri- Cumhuriyet rejimi karalaması kampanyaları gündeme girdi. Büyük umutlar bağlanan ılımlı İslam projeleri adına, Türkiye’nin laik Cumhuriyet, Atatürk devrimleri, ulusal bağımsızlıkçı değerleriyle yürüyüşü, biçilen rol model kavramına uygun düşmediği için de; rejim, yol haritası saptırması, çarpıtılması, çağdaş uygarlık-hukuk devleti düzeni, demokrasi kazanımlarının geriye çekilmesi yeğlendi...

***

Tek kutuplu dünyanın, çokuluslu şirketlerin, zengin Kuzey dünyasının çıkarlarının kollanması önceliğinde; emperyal piyasalar düzenini ayakta tutma adına; dünya çapında yoksullaşma, yoksunlaşma, sosyal damping... Evrensel insan hakları, hukuk devleti düzenleri, demokrasilerde, sistem için zorunlu görülen ölçeklerde, derinlikte sapmalar kaçınılmaz yaşanacaktı... Zengin Kuzey dünyasındaki düzenin sürdürülebilirliği uğruna, yoksul Güney dünyasında insanlıktan çıkma halleri, ırklar ve mezhepler üzerinden iç savaşlar, bataklıklarda, bölgesel tutulmaya çalışılacaktı... Geldiğimiz noktada, bugünün tarihi ile yaşananları, yoksul Güney dünyasındaki insanlığın çöküşüne seyirci kalınması olarak tanımlamak çok mu haksızlık, abartı olur?
Doğa yasaları acımasız, bir o kadar da öğretici... Kanser hücreleriyle savaşı, hücrelerin yoğun görüldüğü bölgelerle sınırlı tuttuğunuzda, önceleri bedenin sağlam, güçlü bölgelerini koruyor gibi olsanız da, hangi yöntemlerle olursa olsun hasta bölgede püskürttüğünüz kanser hücreleri yaşıyorlarsa, bağışıklık, direnç kazanmış olarak yeniden atağa geçiyorlar. Özetle siz insanları ırklar, dinler, mezhepler, aşiretler, çağdışı inançlar, insan hakları, hukuk dışı kriterler üzerinden ezilecekler - yaşatılacaklar, sağlıklı yaşamayı hak edenler - sağlıksız yok edilmeleri gerekenler olarak ayırıp savaşmaya kalkıştığınızda, elbet yanlış, sonuç vermeyen kanser tedavilerinde görüldüğünden çok acımasız, insanlık dışı bir yolu seçiyorsunuz... Hasta hücrelere saldırırken sağlamları da öldürmeniz, üstelik saldırı karşısında direnç kazanan kanser hücreleri üretmeniz sonucu gibi... Acımasız bir doğa yasası düzeni geçerli oluyor...
Biliyorum insanlık adına çok vicdansız, uygunsuz bir benzetme oldu... Ama barış, insanca, birlikte, uygarca yaşayabilme koşulları adına, çok kötü bir gidişin çıkmazındayız. Hele de ülkemiz için tehditler çok yakın ve çok ağır... Ilımlı İslam liderliği sarhoşluğunda İktidarlarımızın dış politika gaflarının hesabı yok... Bataklığın hemen yanında içine çekilmek için kurulu, olası tuzaklar sayılamayacak kadar çok...
ABD iktidarları, Obama yönetimi, çok güçlü ve çok uzakta iken bile tehdidin baskısı altında, Irak’a demokrasi ihraç etme adına Irak’ta yol açtıkları bataklıktan, askeri işgallerinin sonrasında yol açtıkları ırklar, dinler, mezhepler, aşiretler savaşlarında, yüzyıllarca kanlı geriye gidişin, katlanan ölümler, yoksullaşma, yoksunlaşma, çaresizliğin kaosun sorumluluğunda zorlanıyorlar... Kurtarma projeleriyle batırdıkları Pakistan, Afganistan, Libya, Suriye’den daha ürkütücü, kendilerini de aşağı çekecek, petrol şirketleri, zengin Kuzey dünyası piyasaları, ekonomilerini daha bir derinden sallayacak, terörü yeniden ülkelerine de taşıyacak bir büyük tehdit bu...
Sözün özü, kendi gücümüz, özdeğerlerimiz, tarihi birikimlerimizle kurtuluşun dışında bir çıkış yolumuz yok...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları