Benzersiz Bir Yemek Kitabı

12 Eylül 2012 Çarşamba
\n

Gün Benderliyi ilkin Su Başında Durmuşuz (Belge Yayınları) adlı anı kitabıyla tanımıştım. Bir çağ romanı zenginliğindeki o unutulmaz kitap 1950lerden yakın tarihe dek yurtdışında sürdürülen sol mücadeleden hayli trajik insani kesitler aktarıyordu.

\n

Daha söyleyecekleri varmış ki Gün Benderlinin, bu kez Sofralar ve Anılar adını verdiği yeni bir kitabı daha yayımlandı.

\n

Bir insan yıllar boyu o ülke senin, bu ülke benim dolaşır, gittiği yerlerde hep siyasal mücadelenin içinde olur, dünyanın türlü köşelerinden insanlar tanır, dostluklar kurar da söyleyecekleri biter mi?

\n

Bu kez anılar, birlikte oturulan sofraların çevresine odaklanıyor. Başlangıçta niyet bir yemek kitabı yazmakmış. Çünkü bu alanda hünerli bir elmiş Gün Benderli. Yaptığı yemekler, kurduğu sofralar ne denli sıradan, ihtiyaca dönük olsa da ona bir ruh katmayı bilmiş hep. Böyle olunca da çevresinde bir baskı oluşmaya başlamış ister istemez: Yaz şu yemekleri nasıl yaptığını!

\n

Ancak yazmaya başladığında yemeklerin yanı sıra insanlar, olaylar öne çıkmaya başlamış. Böylece de yemeklerle, sofraların ve insanların birbirine harmanlandığı benzersiz bir anlatı biçimi ortaya çıkmış.

\n

İşin içine insan unsuru girince elbet, insana özgü trajedi de anlatıya karışıyor. Eski kuşakların yakından bildikleri bir atıştırmalık vardır. Sokakta oynayıp acıkan çocuklar eve gelip annelerinden salçalı ekmek isterlerdi. Budapeşte Radyosu çalışanlarının birlikte oturdukları geniş bahçeli apartmanın bütün çocukları Yunanistanlı Dora Argiriadisin salçalı ekmeğine bayılırlarmış. Dora ve ailesi Yunanistan Komünist Partisi içindeki çekişmelerden perişan olmuşlar sonraki yıllarda. Başlarına gelmedik kalmamış. Ama Doranın ekmeğe sürülüp yenen domates salçasının basit tarifi işte gelip bu kitaba yerleşmiş.

\n

Güveçte yengeç yemeği mi dediniz? Hem de Fransada. İşte Nâzım Hikmetin oğlu Memet Hikmetin elinden nasıl yapıldığı yazılırken Memetin insan özellikleri, hayatının hikâyesi de sayfalara geçiyor.

\n

Yahudi yumurtasının hazırlanışı, Nazilerce kurşuna dizilen Yahudilerin hikâyesiyle birleşiyor, 2005te onların anısına Tuna ırmağı kıyısına yapılan, boş ayakkabıların sıralandığı Holokaust Anıtına dek uzanıyor.

\n

Çamaşırcı patatesi ile Fransız böreğinin yolu nasıl olur da François Truffautun ünlü filmi Jules ve Jime çıkar diye sorarsanız, ben de size Sofralar ve Anıları okuyun derim.

\n

Kitaptan Vedat Türkalinin yalancı bonfileyi, Nâzım Hikmetin fırında dana budunu, Sabiha Sertelin irmik helvasını, Sevim Bellinin çavdar ekmeğini nasıl yaptıklarını da öğrenebilirsiniz.

\n

Ama yetmez! İtalyan makarna soslarını, Romenlerin mamaligasını, fasulyenin ayıklanıp çıkarılan kılçıklarının da ayrı bir yemek olabileceğini, yine türlü insan hikâyeleri eşliğinde okuyoruz.

\n

Sofralar ve Anıların çizdiği dünyayı tam olarak anlatabilmek olanaksız. Hollanda tohumlarının lezzetlerini kaçırdığı domatesleri, Sicilyada bir limanda sizi karşılayan En Büyük Beşiktaşyazısını, cıvıl cıvıl yaşama sevincinin eksik olmadığı bir hayatın bitmez tükenmez zenginliklerini sunuyor.

\n

Zengin sofrası, yoksul sofrası da değil bu sofra; her insanın kendine ait bir şeyler bulabileceği, çorbalardan ziyafet yemeklerine bilindik bilinmedik tariflerin arasında sürükleyici bir roman okurcasına dolaşacağı bir hayat sofrası.

\n

Beni yemek tariflerinden çok, yaşadığımız çağın insanına ilişkin çarpıcı hikâyeler sardı, sarmaladı.

\n

Sofralar çoktan toplanıp kaldırıldı, anılarsa yaşamaya devam ediyor.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları