Orhan Veli'nin Öyküleri

20 Haziran 2012 Çarşamba
\n

Yapı Kredi Yayınları, Orhan Velinin daha önce çeşitli düzyazı kitaplarının içinde basılan altı öyküsüyle William Saroyandan bir çeviri öyküsünü ayrı bir kitap olarak Hoşgör Köftecisi adıyla yayımladı.

\n

Belki sizler de sevdiğiniz şairlerin düzyazılarını da merak edip okuyorsunuzdur. Gerçek edebiyat öyle bir şey ki yeniden yeniden okuduğunuzda, ben bunu okumuştum dedirtmez. İçindeki edebiyat tadı sizi sayfaların içine çekiverir.

\n

İşte Orhan Velinin bu altı öyküsü de böylesi yapıtlardan. Diliyle, dünyasıyla okurunu içine çeken yapıtlardan.

\n

Kitaba adını veren ilk öykü, Size bu yazımda üç masalı bir balıkçı meyhanesinde gördüğüm bir dünyadan bahsedeceğim cümlesiyle başlıyor. Sonra da dil tadıyla yaşama sevincinin birbirine karıştığı, sıradan olmakla olağanüstü olmayı aynı anda başaran cümlelerle anlatıyor öyküsünü. Sıra son cümleye geldiğinde ise patlatıyor sloganını: Güzel bir dünyada yaşamak istiyorsanız siz de öyle bir meyhane bulunuz.”

\n

Günümüzde bulunabilir mi böylesi yerler bilmiyorum. Şimdilerde kolay para kazananların yorucu bir gürültüyle güçlerini saçtıkları yerlere dönüştü masalar. En son Selahattin Hilav vardı, böyle kıyıda köşede kalmış ucuz meyhaneler bulup oralarda oturmayı seven.

\n

Ama olsun, hayatta kalmasa bile işte Orhan Veli bizlere anlatıyor böylesi güzellikleri.

\n

Öğleden Sonra adlı öyküde Üsküdar sahilinde, öyküde geçen sözcüklerle söylersek, Feleklerin üzerine renk renk kayıkların dizili olduğu, kayıklardan içi balık dolu çavalyelerin kıyıya uzatıldığı, karşıda pırıl pırıl parlayan Beşiktaş sırtları. O sırtlarla aramızda masmavi bir Boğaz parçasının olduğu kıyıda yaşananlar anlatılıyor. Boğaz balıkçılarının yaşama sevinciyle dolu hayatları... Aşk, insanı güzelleştirirmiş. Orasını bilmem; ama iş güzelleştiriyordenilerek gönül yakınlığı duyulan lokantacının kambur çalışanı Ayşe...

\n

İyi ki Orhan Veli gibi edebiyatçılarımız var. Bizlere yalnız edebiyatın değil, hayatın da nasıl güzel olması gerektiğini öğreten edebiyatçılarımız...

\n

***

\n

Orhan Velinin ya da Nâzım Hikmetin ölümlerinden sonra derlenen böylesi kitaplarını okurken aklıma hep Asım Bezirci gelir. Ufak tefek oluşu yanında tükenmez bir enerjiyle durmadan çalışması nedeniyle yayın dünyasında Atom Karınca denirdi ona.

\n

Bu ürünleri ortaya çıkarabilmek için internetin, tarama cihazlarının olmadığı yetmişli ve seksenli yıllarda devlet kitaplıklarında eski gazete arşivlerini bulup, onlardan fotokopi yoluyla, kimi zaman eliyle yazarak gün yüzüne çıkarmıştı bu yapıtları.

\n

1993’teki Sivas toplukıyımında öldürülenlerden biriydi Asım Bezirci. Hakkı nasıl ödenir bilmiyorum. Böylesi kitaplar basılırken bir köşesine, onun emeğine bir saygı cümlesiyle teşekkür mü edilir, bir yere heykeli mi dikilir, bir caddeye adı mı verilir, bilmiyorum. Ama siz okurlar onun bin bir emekle ortaya çıkardığı, yoktan var ettiği kitapları okurken onu anmayı unutmayın olur mu?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları