Şiir Çevirilerine İlişkin

16 Kasım 2011 Çarşamba
\n

\n

Geçen hafta bu köşede yayımlanan Terry Eagletonın Şiir Nasıl Okunur kitabına değindiğim yazımda, çevirmen Kaya Gençin İngiliz-Amerikan şiirinden onca emekle yapılmış çeviriler varken şiirleri neden yeniden çevirmeye giriştiğini anlayamadığımı belirtmiştim.

\n

Kaya Genç, gönderdiği yanıtta bu tutumunun nedenlerini açıklıyor. Üniversitelerimizin çeviribilim bölümlerinin ilgisini çekecek bir tartışma olduğunu da düşünerek yanıtı yerimin elverdiği ölçüde yayımlıyorum.

\n

Yanıltıcı biçimde kolaycıbir başlığı var kitabın ama sizin de tespit ettiğiniz gibi, okumaya başlayınca fazlasıyla akademik bir çalışma olduğu anlaşılıyor. Terry Eagletonın kitabın başında alıntıladığı Auden şiirinin (Güzel Sanatlar Müzesi) ilk dizesine geldiğimde, sizin doğru olacağını önerdiğiniz biçimde şiirin Türkçe çevirilerine bakmaya başlamıştım, Can Yücelin güzel, ahenkli bir çevirisini buldum ve ilgili bölümü metne aldım. Ancak Eagletonın yorumlama bölümüne geldiğimde bu tekniğin işe yaramayacağını gördüm: Can Yücelde veya başka çevirmenlerde, şiirin Türkçeye çevirisi ne kadar güzel ve ahenkli olursa olsun Eagletonın tartıştığı konuların, bu çeviriler yüzünden anlamını yitirdiği ortadaydı. Çünkü Eagleton her dizeyi parçalarına ayırıyor, her fiili, ismi, vurguyu, noktalama işaretini şiirin genel anlamıyla bağlantılı olarak okuyor. Bir örnek vereyim: Eagleton, Can Yücelin çevirisinde şu bölüme tekabül eden yeri alıntılıyor:

\n

\n

Acıyı ele alsın da kabil mi hiç yanılsın

\n

Eski zaman ustaları! Öyle hakkiyle anladılar onun

\n

İnsan hayatındaki yerini, nasıl olageldiğini

\n

Ha babam atıştırırken bir başkası, camı açarken yahut,

\n

Bilemedin yolunda tın tın giderken!

\n

Nasıl, yaşlılar elpençe divan, alı al moru mor beklerken

\n

Doğaüstü doğumu, hiç çocuklar olmadan olur mu

\n

Kızaklarından dudak bükermiş gibi olup bitene,

\n

Gölün üstünde al takke ver külah!

\n

Kabil mi unutsunlar

\n

O korkunç şehadet bile uymadan edemez işin akıntısına!

\n

\n

Aynı bölümü ben şöyle çevirdim:

\n

\n

Acı hakkında yanılmazlardı hiç,

\n

Eski Ustalar: onun insani konumunu,

\n

Nasıl da başka biri yemek yerken veya bir pencereyi açarken veya

\n

yalnızca aptal aptal yürürken gerçekleştiğini;

\n

İhtiyarlar hürmetkâr, tutkulu bir biçimde

\n

Mucizevi doğumu beklerken, bunun olmasını

\n

Özellikle istemeyen, koruluğun kenarındaki gölde paten kayan

\n

çocukların her zaman olduğunu

\n

Nasıl da iyi anlamışlardı:

\n

Asla unutmamışlardı

\n

En berbat şehitliğin dahi doğal akışını sürdürmesi gerektiğini

\n

\n

Burada, elbette Yücelin çevirisini okumak çok daha zevkli; ayrıca dizeleri de daha akılda kalıcı, söyleyişi çok kuvvetli. Ancak Eagleton ilk dizedeki öğeleri incelemeye başladığında, geçmiş iyi çeviriye hürmet etmek isteyen çevirmenin dertleri de başlıyor: Eagletonın tartıştığı sözcüklerden, vurgulardan, noktalama işaretlerinden bazıları Yücel çevirisinde yok, Yücel çevirisinde olan bazı öğeler ise metnin aslında yok ve Eagleton için görünmez, tespit edilemez bir noktadalar. Bu yüzden pedanticolarak adlandırabileceğim, aslına harfi harfine sadık bir çeviri yapmaktan başka bir yol kalmıyordu; yoksa Eagletonın onlar hakkındaki eleştirisinin yöntemi (yapısökümcülük) anlamını yitirecekti.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları