Trenli Kentler

04 Aralık 2008 Perşembe

Şu günlerde televizyon ekranlarında sık sık yinelenen bir tanıtım filmi var: Son derece ileri teknoloji ürünü bir hızlı tren illerimizi dolaşıyor. İstanbuldan Edirneye, Antalyadan İzmire. İçinden geçtiği kentlerin anıt yapılarıyla buluşuyor, onlarla selamlaşıyor.

Ülkemiz ekonomisinin itici gücü, lokomotifi olduğunu söyleyen bir bankanın tanıtım filmi olarak düşünülmüş.

O kadar güzel hazırlanmış ki, izleyeni hayallere sürüklüyor. Keşke tanıtım filmindeki gibi kentlerimize gidip gelen bu hızlı trenler gerçek olsa, ülkemizin görünümü ne denli değişirdi diye düşünüyorsunuz.

Oysa gerçek bambaşka: Filmde içinden hızlı trenlerin geçtiği kentlerden Bursa ve Antalyada, bırakın hızlısını normal trenlerin bile gelip gidebilecekleri ne demiryolları ne de istasyonlar var. Oysa ikisi de ülkemizin başta gelen turizm, sanayi ve tarım merkezleri; iki gözbebeğimiz. Buralarda gerçekleşen onca yatırıma karşın demiryolu ulaşımı çok görülmüş.

Ama dedim ya, hayali bile güzel: Düşünsenize İstanbuldan Bursaya bir, İzmire iki Antalyaya üç saatte gittiğinizi. Hem de öyle servislere binip otogarlara, havaalanlarına gitmeden; kent merkezinden binip, öteki kentin göbeğinde inmek üzere. Mal ve hizmetlerin de aynı hızla kentler arasında dolaşabildiğini...

***

Dünyada böyle bir ülke var mı derseniz, evet var. Bugün Fransanın kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına hızlı trenlerle birkaç saatte ulaşmak mümkün.

1980’lerde bizim başbakanımız demiryollarına yatırımıkomünizmsayarken, Fransada cumhurbaşkanı Mitterrand, ülkeyi baştan başa hızlı tren altyapısıyla donatıyordu. Yolculuklarında bu trenleri yeğleyerek yurttaşlarına örnek oluyordu.

Fransada uygar bir ülkede olduğunuzu hissettiren en önemli unsurlardan biridir, her kentin en merkezi alanındaki tren istasyonları.

2004’te Lille, Avrupa Kültür Başkenti olduğunda, kentteki kültür etkinliklerine ülkenin her yöresinden yurttaşların ulaşabilmesi için Fransa Ulusal Demiryolu Şirketi SNCF yıl boyu süren özel bir kampanya yürütmüştü. Sözgelimi ülkenin en güneyindeki Marsilyadan en kuzeyindeki Lille arasındaki bin kilometrelik uzaklık hızlı trenlerle 4 saat 28 dakikada ve günde yedi seferle aşılıyordu.

2010’da İstanbul, Avrupa Kültür Başkenti olduğunda, yurttaşlarımıza böyle bir olanak sunabilecek miyiz? Erzurumdan İstanbula gelecek olanlar yüz yıl önceki gibi üç gün üç gecelik yolculuklarla mı gelecekler?

***

Ülke ve ulus yararına, kalıcı yatırımlar yerine, popülist yaklaşımlarla verilen günü kurtarma kararları, ülkemizi bir çıkmazdan bir başkasına sürükleyip durmakta. Elli yıl önce ulaşımının yüzde elli beşini demiryoluyla yapan ülkemizde bugün bu oran yüzde dört düzeyinde.

Kentlerimizin çağdışı görünümlerinin temel nedenlerinden biridir içinden geçen trenlerin ilkelliği ya da pek çok ilimizde olduğu gibi hiç geçmemesi.

Yöneticiler, yaptıkları kadar yapmadıklarıyla da ülkelerine karşı sorumludurlar.

Banka reklamındaki gibi, ülkenin bir ucundan ötekine hızlı trenlerin gelip gittikleri günlere ulaşabildiğimizde, halkımızın ve ülkemizin, dar görüşlü yöneticilerden kurtulduğunu, yeniden gerçek bir çağdaşlaşma sürecine girdiğini düşünebiliriz.

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları