Ziya Şav

22 Ağustos 2012 Çarşamba
\n

Bu yazın yitiklerinden biri de, 22 Haziran günü, 91 yaşında dünyamızdan ayrılan Ziya Şavdı. Gençliğimden bu yana kültür dünyasının içinde biri olmama karşın onu çok geç, 90lı yıllarda rastlantıyla tanımıştım. Gönül ve Cevat Çapanın çağrısıyla bir bayram yemeğinde Mina Urgan ve onunla aynı masada buluşmuştuk. Işıklar saçan bir enerjiyle her konuya, her şeye egemen baskın bir kişilikti. Sanki yeryüzüne ilişkin bilmediği hiçbir şey yokmuş gibi konuşan; kurduğu cümleler, anlattığı olaylarla çevresindekileri büyüleyen bir insandı. Bilgi, mizah, engin bir kültür, hepsi bir arada. Hem de nasıl güçlü bir bellek: Otuz kırk yıl öncesinde Galata Köprüsünde otururlarken Sabahattin Eyuboğlu, Süleymaniye Camisi için ne demiş, Melih Cevdet ona ne karşılık vermiş, dün olmuş gibi anlatıyordu. İngilizce ve Fransızcanın yanında Almancayı da çok iyi bilmesi bir başka baskınlık unsuruydu. O yemekte birkaç kez, Mina Urganın ona hak verirkenTabii sen Almanca da biliyorsun, daha iyi bilirsin dediğini unutamadım. Ziya Şavın babası Saffet Şav, ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemalin yakın çevresinde bulunmuş, Lozan barış görüşmelerinde Türk heyetinde yer almış, sonrasında da Mustafa Kemal tarafından Haydarpaşa Lisesinin kuruluşuyla görevlendirilmişti. Hem mücadele hem de kültür insanıydı. Böyle bir çevrede yetişen Ziya Şav da çocukluğundan başlayarak aydınlar arasında bir yaşam alanı kurmuştu. Doksan yaşındayken yazdığı İki Kuleli Yalı adlı anı kitabında Orhan Veliden Halikarnas Balıkçısına, oradan günümüz kuşaklarına, kendi geçmişini ve içinde bulunduğu aydın çevreleri anlattı.

\n

***

\n

Bugünün insanına ne der Ziya Şav, pek kestiremiyorum. Değerler dünyası çok değişti çünkü. Hayatı değerli bir armağan olarak yaşama kültürü yerine, onu bir an önce ve en hızlı biçimde tüketme anlayışı öne çıktı. Çok kutsal olması gereken hayat denen mucize anlamını yitirdi insanların gözünde. Bedri Rahminin oğlu Mehmet Eyüboğlu şöyle tanımlıyor bu değişimi: Bence, eski ve yeni Mavi Yolculukların arasındaki en önemli fark burada. Eski yolcuların yürekleri ve kafaları dolu, cüzdanları boştu. Şimdilerde ise cüzdanlar tıka basa dolu, yürekler ise...Boş yürekler bir yere götüremez ne insanı ne de dünyayı. Bu yüzden unutulmuyor, her gün daha çok özlem duyuluyor dolu dolu yaşayabilmiş örnek insanlara. İlhan Berkin unutulmaz dizesi, Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün, sanki Ziya Şav için söylenmişti. O günlere tanık olmuş, o çocukluk coşkusunu hiç yitirmeden doksanlı yaşlarına ulaşmıştı. Cuma günleri Çiçek Pasajına gelişi de gidişi de ayrı bir olaydı. Ziya Şavın ölümüyle, Orhan Veliyi tanıyan, onunla arkadaşlık etmiş bir Mücap Ofluoğlu kaldı dünyamızda. Zaman, ne hüzün verici bir şey.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları