Ülkü Tamer

Bayram Galiba O Zamanlar Bayramdı

05 Kasım 2011 Cumartesi
\n

Çocukken en sevdiğim bayram Kurban Bayramıydı. Kurban Bayramı arifesinde doğmuşum; bu yüzden benim için bir ayrıcalığı vardı. O yıllarda sokakları kan götürmezdi; kimse sevapını gösteriye dönüştürmezdi.

\n

1940’lardan, 50lerin ilk yarısından söz diyorum. Bayram eğlence demekti bizim için. Sinemadan başka eğlencemiz yoktu ki Bayram değişik seçenekler sunardı bize.

\n

Bayramdan bir ay kadar önce babam koca listesini açardı önüne. Bayram tebriği gönderileceklerin listesini. Bu listede yer alıp da bize iki bayram üst üste tebrik göndermeyenlerin adları silinirdi. Kartlar hazırlanır, zarflar yazılır, postaya verilirdi.

\n

Perşembeleri banyo günümüzdü; ama arife günleri de tepeden tırnağa yıkanırdık. Babam Kuran okurdu sessizce. Sonuna geldiğinde, başıyla üçümüze işaret ederdi. Sırayla. Önce ben. Sonra Aykut. Sonra Tankut. Ayaklarımızın ucuna basarak usulca yanına giderdik. Okur üfler, saçlarımızı, sırtımızı sıvazlardı. Sadece arife günleri değil, her perşembe akşamı yapardı bunu.

\n

Bayramlarda güneş doğmadan kalkardık.

\n

Uyandığımda babam namaza gitmiş olurdu. O döner dönmez bayramlaşma töreni başlardı evde. Yeni elbiselerimizin içinde, önce babamızın elini öper, bayram harçlıklarımızı alırdık. Tam bir lira! Sonra annemizin, ninemizin, Havva Bacının ellerini öper, halam Sitti Zeynepin yanına giderdik.

\n

Derken postacılar damlardı. İlk ziyaretçiler posta dağıtıcıları olurdu hep. Hiç değişmezdi bu. Kahvelerini içer, Şekerci Hamdiden alınan çikolatinlerini yer, bahşişlerini utangaçlıkla ceplerine koyar, giderlerdi.

\n

Sonra Hasibe Bacı gelirdi. Babamın teyze kızıydı Hasibe Bacı. Onu her görüşümde utanırdım. Bana anlattıklarına göre, çok küçükken kâğıda bir daire çizer, ortasına da bir nokta kondururmuşum. Hasibenin göbeği dermişim buna. Anlatır, gülerlerdi. Hasibenin göbeği nereden çıkmıştı, çözemedim. Belki bebekken hamamda görmüştüm göbeğini. Yaptığım ilk resim, ne ilk resmi, belki ilk bin resim Hasibenin göbeğiymiş.

\n

Ben Şükrü Ağabeyin yolunu gözlerdim hep. Bayram yerine o götürürdü beni. Önce mantar alıp patlatırdık. Çukurbostan mantar sesinden geçilmezdi. Çatapatları, eve götürmek için cebime koyardım. Karsambaç içerdik. Atlıkarıncaya binerdik. Atlıkarıncanın sahibi, Yandıııı!” diye bağırdı mı, inip Hacivat kahvesinin yolunu tutardık. Küçük kürsülere oturur, Hacivat seyrederdik. Pek hoşlanmazdım Hacivattan, ama o da bayram töreninin bir parçasıydı, mutlaka görmek gerekiyordu.

\n

Sonra Nakıp Alinin sinemasına yetişilirdi. Dev Adama, King Konga. Genellikle üç film birden oynatılırdı bayram şerefine. Üstelik biri otuz altı kısım tekmili birden olurdu. On birde başlayan gösteri, akşam beşte sona ererdi.

\n

Ertesi gün bayram ziyaretlerine ayrılırdı. Numan Beylere gidilirdi.

\n

Tekel fabrikasının müdürüydü Numan Bey. Gözleri görmez olmuştu ansızın. Geçirdiği ameliyatlar bir yarar sağlamamıştı. Her pazar babam mutlaka ziyaret ederdi onu. Giderken beni de götürürdü. Ona asıl şimdi destek olmamız gerek derdi. Elini Numan Beyin gözlerinin önünde tutar, Bir gölge filan görüyor musun?” derdi. Galiba görüyorumderdi Numan Bey. Düzelecek, gözlerin açılacak derdi babam. Açılacak derdi Numan Bey.

\n

Babam, onun bir gölge filan görmediğini, gözlerinin bir daha açılmayacağını biliyordu.

\n

Gölge filan görmediğini, gözlerinin bir daha açılmayacağını Numan Bey de biliyordu. Babam ona umut verirken, o da babama umut vermeye çalışıyordu.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Notlar... 5 Ocak 2013
Yoksul Köylü 29 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları