Ülkü Tamer

Tiyatronun Büyülü Işığıydı

18 Ağustos 2012 Cumartesi
\n

Bir devi daha uğurladık. Karşılaştığınızda o gülüşüyle yüreğinizdeki bütün bulutları dağıtan dostu. Kâmran Yüceyle, Pekcan Koşarla, Emrullahla tiyatronun kulisinde duk oynarken küçücük loş odaya ışıklar saçan sevgili Müşfik Kenteri.

\n

Öğrencilik yıllarımda Devlet Tiyatrosunda ablası Yıldızla Çöl Faresinde oynarken seyretmiştim onu. İkisinin de oyunundan büyülenmiştim. Biri çıkıp da ileride onunla değil dost olacağımı, çevirilerimi oynayacağını bile söylese inanamazdım. O kadar ulaşılmaz gelmişti bana.

\n

Ama iki kardeşi de yakından tanıma olanağını buldum. Sahnede ne kadar erişilmezlerse, özel yaşamlarında o kadar yakındılar.

\n

Van Gogh, Sevmek İsterdim Babamı, Üç Kızkardeş, Noel Babayı Kim Öldürdü gibi çevirilerimi oynadı Müşfik. Hiçbirini unutamam. Hele sonuncuyu hiç unutamam.

\n

***

\n

Tiyatronun sorumluluğunu yüklendiği yıldı. Noel Babayı Kim Öldürdüyü sahneye koymaya karar verdi. Çevirisini ben yapacaktım. Yarın provalara başlıyoruz dedi.

\n

Nasıl olur? dedim. Çeviriye başlamadım bile.

\n

Yaparsın, yaparsın dedi. Tiyatrodaki odasına kapattı beni. Çeviriyi bitirmeden çıkmak yok. Kapıyı kilitledi.

\n

Önümde Erika daktilom, başladım çalışmaya. Emrullah arada bir çay getiriyor. Ben can havliyle didiniyorum. Gece yarısı oldu, kapı açıldı. “Bugünlük yeter. Yarın sabah erken gel.

\n

Ertesi gün 10da tiyatrodayım. Oyuncular da gelmiş. Yine kapatıldım odaya. Çay üstüne çay, sigara üstüne sigara Üç-beş sayfa çevirince Emrullah geliyor, biten bölümleri alıp yukarıya, sahneye götürüyor, provaya yetiştiriyor.

\n

Dört günde bitirdim çeviriyi. Noktayı koyunca fırladım odadan. Müşfik dedim, bana bir de tek perdelik oyun ver. Hızımı aldım. Bari onu da çıkarayım aradan.

\n

***

\n

Sanatçılığı konusunda ne söylenebilir?.. Batıda yaşasaydı oyunculuk dalında ne kadar ödül varsa hepsini toplamıştı. Hangi oyunundan söz edeyim?.. Hele bir Hamlet oynamıştı, unutmam mümkün değil. Kimlerden, kimlerden seyrettim HamletiLaurence Olivierden, Maurice Evansdan Kenneth Branagha kadar Abartmadan söylüyorum, hiçbiri Müşfikin eline su dökemezdi.

\n

***

\n

Nice anılarım var Müşfikle ilgili. Bu köşe değil, bu gazete yetmez. En iyisi bir maç anısını aktarıp gülümseyerek anayım onu.

\n

Bir öğleden sonra tiyatroda oturmuş çene çalıyorduk. Müşfikle Pekcanın canı maça gitmek istedi. Galatasaray oynuyordu Ali Sami Yende. Yürüyün dedim. Bilet nereden bulacağız? dedi Pekcan. Siz karışmayın orasına dedim.

\n

Atladık arabaya, doğru Mecidiyeköy.

\n

L Tribününün kapısında duran Ejder Beyi tanıyordum. Bir selam, içeri aldı bizi. Oturduk. Müşfikin gözü yandaki Şeref Tribününe ilişti. Yahu dedi, orası daha güzelmiş.

\n

Şımarıklık işte. Gelin dedim, oraya gidelim. L Tribününden çıktık. Şeref Tribününün kapısındaki görevli, Ooo, buyrun Müşfik Bey, buyrun Pekcan Bey dedi, içeri buyur etti bizi.

\n

Koltuklarımıza kurulunca, Müşfik, Kim bu adam? dedi. Bizi tanıyor.

\n

Başladım gülmeye.

\n

Adam, Kent Oyuncularının kapısında da görevliydi çünkü. Müşfik, kendi tiyatrolarındaki belediye memurunu tanımamıştı. Haksız da sayılmazdı. Tiyatroya girip çıkarken arkadaki kulis kapısını kullanıyorlardı çünkü, adamla hiç karşılaşmamıştı ki.

\n

***

\n

Müşfik profesyonel olarak 1955te adım atmış sahneye. 57 yıl önce. Bu 57 yıl boyunca hiç bırakmadı oyunculuğu. Düşünürken bile ürperiyorum. Değil tiyatro oyunculuğunu, 57 yıl boyunca tiyatro seyirciliğini bile sürdürebilen kaç kişi var acaba?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Notlar... 5 Ocak 2013
Yoksul Köylü 29 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları