Ülkü Tamer

Tiyatroya Destek

09 Haziran 2012 Cumartesi
\n

\n

Kim bilir kaç yıl oluyorYaşar Nabi Nayır, beni Türkiye Şubesi delegesi olarak Uluslararası PEN Kluüp kongresine yollamıştı. Uçak büyük lüks! Tren nemize yetmez! Atladım Sirkeciden trene, ver elini Ljubljana. Slovenyanın başkentinden otobüsle güneye, Adriyatik kıyısına indim. Piran. Portoroz.

\n

Kongrede üç kişiyle dost oldum: Heinrich Böll, Georges Astalos, Alasdair MacKinnon.

\n

Alasdair İskoçyalı bir şairdi. Ljubljanaya yerleşmişti; orada bir okulda İngilizce öğretmenliği yapıyordu. Bir ara tiyatrodan konuştuk. O sıralarda Çehovdan çevirdiğim Üç Kızkardeşi oynuyordu Kenterler. Bunu öğrenince, Biliyor musun,dedi, Ljubljanada da Üç Kızkardeş oynanıyor. Dönüşte Ljubljanada kalacak mısın?

\n

Bir gece kalacağım,dedim.

\n

Dur bakalım,dedi.O gece oynuyorlarsa görürsün. Bir karşılaştırma yaparsın. İlginç olur.

\n

Telefona gitti. Dönünce, Yazık,dedi.Senin kalacağın gece başka bir oyun varmış.”

\n

***

\n

Kongreden sonra Ljubljanaya döndüm. Neredeyse sıfır yıldızlı bir otele kapağı attım. Ertesi sabah bavulumu istasyondaki emanetçiye bıraktım. Günü sokaklarda geçirecek, gece treniyle de Münihe gidecektim iki günlüğüne.

\n

Öğleye kadar avare avare dolaştım. Bir sinemanın önündeki afişlere bakarken, Ulku!diye bir ses duydum arkamda. Ülkü değil, Ulku!

\n

Döndüm. Alasdair! Sanki bir gün önce ayrılmamış iki tanıdık gibi değil, kırk yıldır birbirini görememiş iki candan dost gibi kucaklaştık.

\n

Ne zaman gidiyorsun?dedi.

\n

Gece yarısından sonra.

\n

Sana bir haberim var. Üç Kızkardeşi oynuyorlar bu gece. Git gör. Trene rahat rahat yetişirsin.

\n

Tiyatronun yerini tarif etti. Birer kahve içip ayrıldık.

\n

Tiyatroyu buldum. Bir, evet bir dinarı bastırıp biletimi aldım. Sonra sokaklara vurdum yine.

\n

***

\n

Oyunun başlamasına yarım saat kala gittim tiyatroya. Kapının önü tıklım tıklım. Herkes tertemiz giyimli. Kapıda bir adam biletlere bakıyor. Yanında kır saçlı, yaşlıca, lacivert takım elbiseli bir başkası. Sıra bana geldi. Biletimi uzattım. Kır saçlı adam, Türk müsünüz?dedi.

\n

Şaşkınlıkla yüzüne baktım. Evet.

\n

Benimle gelir misiniz lütfen?

\n

Hadi hayırlısı. Adam önde, ben arkada, kulise, oyuncuların bulunduğu yere yöneldik. Oturduk. O zaman anladım işin aslını. Alasdair, benimle karşılaştıktan sonra tiyatroya gitmiş.Oyunu Türkçeye çeviren yazar bu gece sizi seyredecek,demiş. Beni kapıda karşılayan da tiyatronun müdürüymüş. Üç Kızkardeşten söz ettik biraz. Kent Oyuncularının başarısını anlattım.

\n

Ziller çaldı. Başarılar dileyip kalktım. Müdür beni aldı, tiyatronun şeref locasına götürdü. Loca başlı başına tiyatro! Kadife perdeler içinde on koltuklu bir salon sanki. Seyirciler dönüp bana bakmaya başladı. “Acaba kim bu önemli adam?

\n

Arkadaki koltuklardan birine büzülüp oyunu izledim.

\n

***

\n

Oyundan sonra müdür geldi yine. Kapıya kadar geçirdi beni.

\n

Teşekkür edip ayrılırken sordum:

\n

Bilet başına bir dinarla nasıl sürdürüyorsunuz bu kuruluşu?

\n

Güldü.

\n

Bilet başına on dinar alıyoruz, dedi. Bir dinarı seyirci veriyor, dokuz dinarı devlet. Seyirci başına dokuz dinar ödüyor bize.

\n

Devlet destekliyor demek…”

\n

Elbette,dedi müdür.Devletin görevi bu Desteklemezse Çehov oynayabilir miyiz? Shakespeare, Racine oynayabilir miyiz, avant-garde bir oyun oynayabilir miyiz? Bizim bunları oynayıp oynamamamız o kadar önemli değil. Önemli olan seyircinin bunları izlemesi, tanıması. Düzeyli birer yurttaş olmalarına katkıda bulunuyoruz. Devletin desteğiyle. O destek olmasa perdeler yalnız Feydeaunun vodvilleriyle açılırdı.”

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Notlar... 5 Ocak 2013
Yoksul Köylü 29 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları