6 ve 7 Mayıs’lar

07 Mayıs 2014 Çarşamba

Mayıs’ın altısı Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın katledilişlerinin yıldönümü. Politik düşünce ve eylemleriyle Türkiye’de devrimci hareketin tarihine isimlerini yazdırmakla kalmadılar. Kendilerinden sonraki kuşaklara önemli bir de miras bıraktılar. Düşünceye, örgütlenmeye, eylemlere yasak konulamayacağının... Gençliğin baskı altına alınamayacağının simgesi oldular.
Denizler’in asılması tartışılırken, siyasi iktidarların hukuk ilkelerini takmadan her tür toplumsal kalkışmayı yok etme zihniyetinin üzerinde durmak şart. Bundan 42 yıl önce idamla bastırılan “Özgür Türkiye” talepleri bugün de TOMA’yla, biber gazıyla, copla bastırılıyor. Canlar alınıyor. Gözler çıkarılıyor. Son 1 Mayıs’ta da görüldüğü üzere Türkiye’de hâlâ özgürce toplantı ve gösteri yapabilmek mümkün değil.
Kırk iki yıl önceki mücadele bugün, her alanda daha fazla hürriyet; yasaksız, tehditsiz, baskısız bir Türkiye ve yurttaşının yaşam biçimine müdahale etmeyen demokratik yönetim hedefleri doğrultusunda genişleyerek ilerliyor. Türkiye’nin birçok yerinde dün yapılan anma törenlerinde, Gezi Direnişi’nde öldürülen evlatlarımızın Denizler ile birlikte anılmaya başlanır olması bunun en güçlü kanıtı.
Yılmaz bir insan hakları savunucusu olan Halit Çelenk de ölümünün üçüncü yılında savunuculuğunu yaptığı Denizler’le birlikte anıldı Karşıyaka Mezarlığı’nda. Kızı Serpil Güvenç yukarıdaki düşüncelerimizi teyit eden gözlemlerle döndü:
“Gençler hiç olmadığı kadar çoklardı. Canlılardı, dirilerdi. Sanki haziran (Gezi Direnişi) dirilmiş de gelmiş, bir sene sonra Denizler’e akmış. Aslında ‘68 heyecanı’ da hazirana akmıştı geçen yıl. Şarkılarla, türkülerle, keyifle savaşmışlardı çocuklar. Aynı Deniz gibi... O Üç Fidan zulme karşı nasıl mücadele ettiyse, bu çocuklar da öyle bir başkaldırıyı temsil ediyorlar.”

***

Dün olduğu gibi, 7 Mayıs’ta bugün de Türkiye, siyasi iktidarın kendisine yönelik her türlü denetim mekanizmalarını ortadan kaldırmaya çalıştığı bir dönemden geçiyor. En ufak toplumsal eylemliliğin; en küçük eleştirinin tehdit sayıldığı günler.
Gazetemiz Cumhuriyet 90 yıl önce bir 7 Mayıs günü Atatürk’ün teşvikiyle kuruldu. Ağır düşman işgalinin ardından genç Türkiye’nin kuruluş dönemi gazetesiydi. İlk yılları, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş, laik, eşit yurttaş hedefinin halka aktarılması ile geçti. Geri kalan çok uzun yıllarını ise, her tür baskıcı iktidara karşı direnme, var olma ve halkın haber alma hakkını koruma çilesiyle geçiren bir gazete.
Bu yolda katledilen onlarca kaybı var.
Cumhuriyet şimdi de yoluna özgürlükleri, örgütlenmeyi, toplumsal eylem ve hareketlilikleri, çoksesliliği yani kısaca demokrasiyi savunma göreviyle devam ediyor.
Çünkü Türkiye, yine özgür medyaya yönelik siyasi iktidarın bastırma ve yasaklama girişimlerinin hiç görülmedik ölçüde arttığı bir dönemden geçiyor. İktidarın toplum üzerindeki baskısını artırmasının en önemli dönemeci geçen yıl bugünlerde geçilmişti. 1 Mayıs’la başlamış, Gezi ile doruğa çıkmıştı. Gezi’den sonra bir daha da bu baskılar hiç eksilmedi.
İşte böyle bir ortamda gün; 6 Mayıs’ın da 7 Mayıs’ın da taşıdığı daha fazla özgürlük, daha fazla eleştiri, daha fazla demokrasi diye ifade edilebilecek ortak değerler etrafında sımsıkı kenetlenme günüdür.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları