‘Yeni Türkiye’, ‘Tahrik’ ve ‘İyi Hal’

04 Eylül 2014 Perşembe

Gezi protestoları sırasında orantısız polis şiddeti sonucu hayatını kaybeden gençlerle ilgili ilk dava dün sonuçlandı. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Ethem Sarısülük’ü öldüren polis memuru Ahmet Şahbaz hakkında 7 yıl 9 ay hapis cezasına hükmetti. Kararın en çok tartışılacak yönü, mahkeme heyetinin Şahbaz’a ceza verirken ‘haksız tahrik’ ve ‘iyi hal’ indirimlerine gitmesiydi.

Asıl mesele tahrik indirimi
Davayı izleyenler arasında Aylin Nazlıaka, Sezgin Tanrıkulu, Mustafa Balbay, Hüseyin Aygün, Mahmut Tanal, Gökhan Günaydın ve İlhan Cihaner’den oluşan kalabalık bir CHP heyeti de vardı. Bu isimlerden Cihaner aynı zamanda eski cumhuriyet başsavcısı. Kararı yorumlarken ‘haksız tahrik’ kararı ve ‘iyi hal indirimi’ için şu değerlendirmeleri yaptı:
“Mahkemenin ‘olası kasıt’ tespiti bana doğru gibi gözüküyor. Ethem’i seçip hedef alıp ateşlemiş olsa müdahil avukatların istediği gibi ‘kasten öldürme’ olurdu. Asıl mesele ‘olası kast’ kararında değil. Ceza indirimleri olmasa üst sınırı müebbet hapis olan bir ceza verilmesi gerekecekti. Mesele heyetin, üçte iki oranında ‘haksız tahrik’ indirimine gidilmiş olmasında. Tahrik bunun neresinde? Kişi orada protesto gösterisi içinde. Görüntülerden gördük. Doğrudan doğruya polisi tahrik eden bir hareket içinde olmadığı gibi, tam tersine polis yere düşmüş bir göstericiye tekme atmak için arkadaşlarının arasından ayrılıyor. Diğer göstericiler yere düşeni kurtarmak isterken de silahını çekip göstericilere dönük olarak ateş ediyor.”

Polis tahrik olamaz
Cihaner’in işaret ettiği bir başka önemli unsur da polisin çalışmasıyla ilgili:
“Toplumsal olaylarda polisin tahrik olması gibi bir rol olamaz. Tahrik kişiseldir. Doğrudan doğruya sanığı hedef alan bir olay olmadığı gibi, oradaki gösterinin amacı da Gezi Parkı protestolarında ölümlere neden olan polis şiddetini protesto etmek. Bundan dolayı tahrik düşünülemez.”

Bunun nesi ‘iyi hal’
Eski Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner, karardaki ‘iyi hal’ indirimine de tepki göstererek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sanık duruşmalarda ne yaptı ona bakalım: Bir celse peruk ve takma burunla geldi. Sonraki celse gelmedi. Sonra susma hakkı kullandı. İyi hal indirimini gerektirecek olumlu ya da olumsuz bir tavrı hiç olmadı ki. Son duruşmada ise sırf avukatları hedef alan konuşmaları nedeniyle zaten iyi halden bahsedilemez. Onları terörist yerine koydu, hedef gösterdi.”

Devletin sorunlu bakışı
Mahkeme heyeti, Sarısülük yargılamasında neden haksız tahrik ve iyi hal indirimlerine gitme ihtiyacı hissetti? Cihaner’e göre bu tür yargılamalarda öteden beri rastladığımız ‘devlet refleksi’ dün de çalıştı.
“Polisi, askeri ‘devletin koruyucusu’ gören egemen bakış yine devredeydi. Birer kamu görevlisi olan hâkim ve savcılar kendilerini, yurttaşa yönelik eylemde bir başka kamu görevlisinden yana konumlandırmış gözüküyor.”
Burada sivil toplumun, basının ve duyarlı yurttaşların davanın seyrini bıkmadan takip etmesinin önemine dikkat çekiyor:
“Toplumun bu kadar takibi olmasaydı belki de hiç ceza verilmeyecekti. Zaten iddianame de ceza verilemeyecek şekilde düzenlendi. Ailesi, Gezi bileşenleri, gençler, sivil toplum, basın, muhalefet ve yurttaşların sıkı takibiyle ancak böyle bir sonuç elde edildi.”

Cezasızlık kültürüne katkı
Dünkü kararın yansıması nasıl olacak. Cihaner ‘cezasızlık kültürü’ uyarısı yapıyor:
“Bir demokratik protesto gösterisinde silahını çekip birini öldüren polisin yalnızca 5 yıl yatacak şekilde cezalandırılmasının verdiği mesaj şudur: Bundan sonra polisin benzer eylemlerine de cesaret verecek bir ‘cezasızlık kültürü’ yaratılmasına katkıda bulunuyor. İzinsiz gösteri, slogan, pankart açan kişilere verilen onlarca yıllık cezalarla mukayese edildiğinde bu cezasızlığın sadece devletin yanında konumlananlar için geçerli olduğunu görüyoruz.”

‘Destan yazdı’ demenin anlamı
Sarısülük ve diğer gençlerin ölümüne neden olan Gezi’deki orantısız polis şiddeti için o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Verdimse emri ben verdim, polisimiz destan yazdı” ifadelerini kullanmıştı. Devletin başındaki isimlerin, yurttaşların hak ve özgürlüklerini korumak yerine, suç işleyen kamu görevlilerinin yanında duran bu tür açıklamaları, Cihaner’in işaret ettiği ‘cezasızlık kültürüne’ en büyük katkıyı sağlıyor. Cesaretlendiriyor.

Hükümetin çifte standardı
AKP hükümeti 17-25 Aralık sürecinden bu yana yüzlerce polisi görevinden aldı. Meslekten attı. Devam eden dalgalarla daha önce bizzat görev verdiği İstanbul Emniyeti’nin en kritik noktalarındaki polisleri ‘kendisine darbe teşebbüsünde bulundukları’ gerekçesiyle gözaltına aldırıp, sorgulatıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan gittiği her yerde ‘yeni operasyon dalgaları geleceğini’ açıklıyor ve yine polislerin, hâkimlerin, savcıların gözaltına alınıp sorgulanacaklarının açık işaretini veriyor.
Dün, Sarısülük’ü öldüren polis memurunun duruşması devam ederken, Başbakan Ahmet Davutoğlu da HSYK’de cemaatçilere karşı hükümet adına liste çıkaran Yargıda Birlik Platformu üyesi hâkim ve savcıları kabul ederek “Hâkim ve savcıların her türlü taleplerinin çözülmesi” talimatı veriyor.
Ancak kendilerine karşı düzenlenen operasyonlara ‘şahin’ kesilen bu hükümet, suçu görüntülerle sabit olmasına karşın polis Şahbaz’ı açığa bile almadı. Bizzat görevde tuttu. Ta ki bir ay önceki duruşmada mahkeme tutuklama kararı verene kadar.
Dünkü duruşma, bir yıllık yargılamada sergilenen tutumlar ve çıkan kararın en büyük tehlikesi, sakız haline getirdikleri “Yeni Türkiye”de iktidarın, kendinden olmayan ve özellikle de Gezi Direnişi’nde yer alan insanların öldürülmesine onay verecekleri görüntüsüdür.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları