Veysel Ulusoy

Din ekonomisi

23 Nisan 2023 Pazar

Sosyal standart ve normları etkileyen her şey ekonomiyi ve ekonomideki karar sürecini de etkiler. Din/dindarlık seviyesi bunlardan biridir. Etik değerlerle şekillenen tüketim harcamasından fiyat politikasını ayarlayan firma davranışına kadar birçok basamakta inanç ekonomi üzerinde önemli bir rol oynar.

Makroekonomik kapsamda bu yapı din ile ekonomik büyüme arasında ilişkiye kadar gider. Araştırmalara göre örneğin din her yönüyle ABD ekonomisine yıllık 1.2 trilyon dolar sosyoekonomik katkıda bulunuyormuş.(1) Doğrudan olmasa da inanç sokaktaki suç oranını azaltarak ve insanları sosyal değerlere daha bağımlı hale getirerek ekonomiye katkı yapabilir, değer yaratabilir.

Din emek arzını ve işgücü performansını da etkileyen temel faktörlerden biridir. Kadının ekonomideki rolü, çalışma saatleri, çocuk işgücü gibi faktörler de bu kapsamda araştırmalara konu olmuştur. İyi yönüyle ve kötü sonuçlarıyla doğal olarak...

Örneğin kalkınma seviyesi ne olursa olsun, kişi başı gelirden bağımsız olarak dini inançların kadının işgücüne katılması konusunda ne kadar az esnek olduğunu vurgulamaya gerek yoktur. Öte yandan, kişi başı gelirle inanç seviyesi ve yoğunluğu arasında da bir nedensellik bağı açık bir şekilde sayısal analizlerde yer almaktadır.

DİNİN GELİR DAĞILIMI ETKİSİ

Politik açıdan güvenilir olmayan ve ahlaki açıdan anlamını yitiren bir yaklaşımla kapitalizmin serbest piyasa ekonomisine karşı duran dini yaklaşımların gelir dağılımı konusunda da belirli bir çizgiye sahip olduğunu görmekteyiz. Kitap dili yaklaşımıyla ahlaki değerlerin firma fiyat politikaları, devlet yardım ve teşviklerinde olması gereken dağıtım sistemi ve tüketimdeki aşırılık konuları sıklıkla ele alınan konular olmaktadır. 

Hal böyle olunca da doğal olarak beklentimiz ahlaki değerlerin tavan yaptığı ve inancın yoğun olarak yaşandığı toplumlarda gelir dağılımının düzelmeye başlaması olacaktır.

Araştırmalar bunun tam tersini söylüyor aslında. Yakın tarihli ampirik araştırmalar, daha yüksek dindarlık düzeyine sahip ülkelerin daha büyük gelir eşitsizliği ile karakterize edildiğini gösteriyor. 

Bu araştırmalarda çıkan sonuçlara göre dindarlık ve gelir dağılımı konusunda nedensellik iki yönlü bir özellik taşıyor. 

Bir yandan, daha eşitsiz bir toplum, kişilerin hem maddi hem de manevi olarak kendilerini daha az güvende hissetmelerine neden olabiliyor ve bu durum dine yönelimi hızlandırabiliyor. Öte yandan dindarlık, bireylerin olumsuz yaşam koşulları ile daha baş edebilmelerine yardımcı bir etken olarak karşımıza çıkabiliyor.(2)

AMA GERÇEK ÖYLE Mİ?

Ekonomik coğrafya ve dindarlık kapsamında bakıldığında din ile ekonomi arasındaki etkileşim coğrafi yapı ile değişime uğramaktadır. Dini kültür bakımından aynı değerleri savunan ve belirli bir coğrafik alanda yoğunlaşan toplumların ekonomik yapıları da benzerlik göstermektedir.

Bu detaya girmeyeceğiz şimdilik ama ülkemiz ile benzer yapıya sahip diğer ülkelerin ortak birtakım özelliklerine parmak basarak tamamlayalım yazımızı... 

Başkentlere sıkı sıkıya bağlı olan, rant arayış amacı ağır basan, devlet tarafından korunup desteklenen ve özellikle de kulüpçülük faaliyetleri arşı aşan bir dindarlık modeli bölgemizi sarmalamış ve adeta bir hastalık haline bürünmüştür. 

Kendi bağlı olduğu grubu koruyan, ekonomide olması gereken rekabeti gruplar arası bir yapıya dönüştüren, politik güce yine başkentin izni ve yardımı ile ulaşan bu dinci oluşumların ekonomik özgürlük, gelir dağılımı, ekonomik büyüme, tüketim alışkanlıklarını değiştirme ve benzeri gibi dertleri yoktur ve olmayacaktır.

Her şey din ile para arasındaki dengedir onlar için.


1- The Religious Freedom and Business Foundadition

2- Religion, income inequality, and the size of the government (2013), Elgin, C., ve diğerleri. Economic Modelling, Vol. 30, January 2013, 225-234.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerel 21 Nisan 2024
Döviz kuru şoku 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları