AKP İktidarı ve Sermaye

12 Mart 2012 Pazartesi
\n

\n

Son günlerde TÜSİAD ile Başbakan arasında bir tartışma yaşanıyor. Temel eğitim bağlamında yaşanan tartışma, aslında bardağı taşıran son damla; ikili arasındaki uyuşmazlık çok daha derin nedenlere dayanıyor. \n

\n

***\n

\n

Türkiye siyasetinde iktidar-sermaye ilişkilerinin tarihsel gelişimi, bugünlere de ışık tutabilecek ilginç ipuçları içeriyor. \n

\n

Cumhuriyetin kuruluş düşüncesinde yerli üretim olanaklarının genişlemesi, bu amaçla da üretici özel sermayenin desteklenmesi önemli bir yer tutar. Devletçilik uygulaması da aslında bu amaca yöneliktir.\n

\n

Ancak, CHP hükümetleri, kimi tekil sayılabilecek olaylar ve savaş ortamı gibi olağanüstü koşullar dışında, kural olarak, değişik sermaye kesimlerine eşit uzaklıkta durmuşlardır. O dönemde, iktidarın yandaş sermayedar yaratması akla gelmez; adı yolsuzluğa karışan siyasetçi yargılanır.\n

\n

İzleyen 1950li yıllarda, iktidar, özel sermayeye çok daha yakın durmakla birlikte, Başbakan Adnan Menderesin yakın aile çevresine çıkar sağladığı söylenemez. Dönemin sonlarına doğru CHP yanlısı olarak bilinen sermaye çevrelerinin üzerinde baskı uygulanmış; iktidarı destekleyen yayıncılara sermaye sağlanması, yani, besleme basın yaratılması yoluna gidilmiştir. Bunun çok bilinen örneği, bugünlerde Başbakanın dilinden düşürmediği dinci yayınlar yapan Necip Fazıl Kısaküreke iktidarın sağladığı parasal destek ve olanaklardır.\n

\n

İktidar gücü kullanılarak sağlanan sermaye destekleri, 1960 sonrasının sağcı hükümetlerince en aşırı noktalara taşınmıştır. Gerek Süleyman Demirel, gerekse Turgut Özal hükümetleri ve bunların koalisyon biçimindeki ardılları, yandaş girişimci yaratma ve destekleme özellikleriyle de öne çıkmışlardır. Daha da önemlisi, destekleme sürecinin, yer yer aile bireylerini de içermesidir. \n

\n

Denilebilir ki, 1965-2002 yılları arasında, birkaç yıl dışında iktidar olan sağcı hükümetler, kamu sermaye kaynaklarını özel ve kişisel sermaye desteği amacıyla kullanmıştır. Bunun sonucu, ekonominin kaynaklarının yanlış ve verimsiz kullanılması ve toplumda adalet duygusunun ve ahlak değerlerinin hızla aşınmasıdır. \n

\n

***\n

\n

AKP iktidarı döneminde sermaye ilişkilerinde çok çarpıcı niteliksel bir değişim söz konusudur. Anımsayalım, Başbakan Erdoğan, TÜSİADı eleştirirken her zaman, patronların hükümeti değiliz diyor. Kuşkusuz bu sözler sermaye karşıtı bir tutumdan ya da sınıfsal bir bakış açısından kaynaklanmıyor. Bulmacanın anahtarı, benim AKPnin 12 Eylülü dediğim, 2010 halkoylamasından hemen önce yine böyle tartışmalı günlerde Başbakanın söylediği şu sözlerde gizlidir:Sermaye el değiştiriyor ve bu bizi memnun ediyor.\n

\n

Unutulmamalıdır ki, AKP iktidarı 2002’de yürürlüğe giren Kamu İhale Yasası bugüne dek 18 kez değiştirmiş; bağımsız düzenleme ve denetleme kurullarının aslında olmayan bağımsızlığını da 2011de çıkarılan KHK-kanun hükmünde kararnameyle iyice budamış ve çevre koruması ile ilgili yasal ve kurumsal düzenlemeleri de, sermayeye, elbette iktidara yakın sermayeye destek amacıyla kuşa çevirmiştir. \n

\n

AKP iktidarı bir taraftan kendisinden olmayan sermayeyi değişik yöntemlerle baskı altında tutmaya çalışırken, bir taraftan da her olanağı kullanarak hızla kendi sermayedarını yaratıyor.\n

\n

***\n

\n

TÜSİADın, eğitim konusundaki tutumu kuşkusuz olumludur ve sivil toplum örgütleri tarafından da örnek alınmalıdır. Yine de TÜSİAD, iktidara, asıl sermaye sahipliği konusundaki ayrımcı tutumu nedeniyle karşı çıkıyor olmalı. Bu süreçte AKP iktidarı da değişik sermaye alt kesimlerine eşit uzaklıkta olmadığını bir kez daha kanıtlıyor. İktidarın, sermaye konusundaki ayrımcılığı, aslında, kapitalizmin kendi ahlak anlayışına da sığmaz. \n

\n

Ancak AKP iktidarını oluşturan ve sermaye sahipliğindeki dönüşümden yararlanarak palazlanan çevrelerin sürecin sürdürülmesine çok büyük bir özen gösterecekleri de bilinmelidir.\n

\n

Geçmişte hükümetlerle olan ilişkilerinde, örneğin 1970lerde Ecevit hükümetine karşı gazete ilanları vermek gibi çok büyük yanlışları bulunan TÜSİAD, temsil ettiği sermaye açısından bu hükümet karşısında doğru bir tutum sergiliyor. Ancak bu yeterli değildir.\n

\n

İktidar-sermaye ilişkileri ülke siyasetinin dokunulmayan sorunudur. Oysa demokratikleşmenin önünün açılması için bu nokta açıklık kazanmalıdır. TÜSİAD, AKP iktidarının sermayenin bir bölümüne şaşı bakışını çok daha açık sorgulamalı; sermaye-iktidar ilişkilerinin ekonomi, hukuk ve siyasi ahlak boyutlarıyla nasıl olması gerektiği konusunu kamuoyunda tartışmaya açmalıdır. Yeni anayasa yapılacağının söylendiği günümüzde bu nokta, yalnız ekonomi değil, demokratikleşme ve ahlak yönleriyle de toplumun geleceği için gerçekten yaşamsaldır.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları