AKP Yine Bölüyor!

08 Nisan 2013 Pazartesi

Son olumlu gelişmeler bir kez daha kanıtlıyor ki, barış toplumun tamamına yakınının isteğidir. Tarihteki kutsal barış sıfatını hak edecek kadar önemlidir şu sırada yaşananlar.
Barış süreci doğal olarak AKP iktidarının öncülüğünde yürütülüyor. Buraya kadar çok olumlu olan gidiş, bir noktadan sonra çok
farklı bir karakter kazanıyor, tümüyle AKP elbisesine sokuluyor.
AKP’nin gerçek niteliği, kendisine yandaş olan-olmayan ayrımcılığına dayanır. AKP, barışa giden yolda da o içinde taşıdığı
ayrımcılık hastalığından kurtulamıyor.

\n

***

\n

Sürece, siyasetin BDP dışında kalan partilerin hiçbirini katmak istemeyen AKP, olası barışın yine çok büyük olacağı kesin olan siyasal rantını tek başına toplamak istiyor. AKP, kendi dışında kalan siyaset kesimlerini tamamıyla dışlayan tutumu, toplumsal coşkuya dönüşebilecek bir barış ortaklığının dışında tutan anlayışıyla, toplumu birleştirici ve bütünleştirici bir tutum sergilemiyor.
Bu büyük siyaset açığının ya da
dışlayıcılığının farkına varan AKP, bu açığı akil insanlar komisyonları oluşturarak kapamak istiyor. Siyasetin kendi dışındaki kesimlerinden istemediği desteği, kimi sanatçı, uzman ve yazarlardan sağlamaya çalışıyor. Komisyonları oluşturma bağlamında Başbakan’ın “akil, cesur, idealist ve barış isteyenleri seçtik” sözleri, aslında sadece kendi çok dar gerçeğini özetliyor.
Başbakan’ın kullandığı bu ölçütlerden akil-akıllı ve idealist nitelemelerinin içi boştur; kimlerin akıllı olduğuna Başbakan karar veremez; idealizm ise tarih boyu değişik anlamlar yüklenen öznel bir kavramdır. Toplum tümüyle barış istediğine göre Başbakan’ın barış isteyenleri seçtik demesinin de belirleyici bir anlamı yoktur.
Sıra cesarete gelince, Başbakan’ın bu sözü kullanırken durup uzun bir süre
düşünmesi gerekir!
Yıllardır, AKP iktidarını
cesaretle eleştiren hemen her toplum kesiminden insanın başına gelmedik kalmadı.
AKP, kendisini tümüyle barışçı yöntemlerle ve yasal haklarını kullanarak eleştirenlere bile katlanamıyor; biber gazından, coplamaya oradan çok uzun
tutukluluk sürelerine uzanan uygulamalarıyla toplumu baskı altına almış; hak ve özgürlükleri savunan gerçek cesurları hapsetmiş bulunuyor; böylelikle toplumun üzerine suskunluğun korkutucu yıkımını yayıyor; sonra da cesur aramaya ve bulmaya çıkıyor.
Toplumsal duyarlılık açısından daha da korkuncu, ucundan-kıyısından AKP’yi
uyaran veya eleştiren basın yayın çalışanlarının doğrudan ya da dolaylı olarak baskı altına alınmasıdır. Görevlerini yapmaya çalışan yazar ve yorumcular ya hapislerde tutuluyor ya da 12 Eylül askeri rejiminin başta üniversite öğretim üyeleri olmak üzere kamu çalışanlarını işlerinden uzaklaştırmasını andıran bir uygulamayla işlerinden ediliyor. Çok sayıda cesur yazar ve yorumcu, akıl almaz yöntemlerle, asıl işlerini, yani, toplumu uyarı görevlerini yapamaz duruma getirilmiş bulunuyor.
Burada ayrıntı sayılmaması gereken ve barışla doğrudan ilgili bir konu daha var. AKP hışmına uğrayan yazar ve yorumcuların neredeyse tamamının barış için uğraş verdikleri biliniyor. Başbakan, o
barış savunucularını bile dışlıyor, onları aklınca cesur saymıyor.
Barış, birleştirici ve bütünleştirici olursa gerçek olur. Bu nedenle süreç bölücü değil birleştirici olmalı, eğer anlamlı ve kalıcı olacaksa tüm toplumu kucaklamalıdır.
AKP,
barış konusunda bile birleştirici olamıyor; süreklilik kazanmış olan bölücü alışkanlığından, yeşeren barış umudu yolunda da bir türlü kurtulamıyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları