AKP’nin Maliyeti!

03 Şubat 2014 Pazartesi

Başbakan, Türkiye ile diğer ülkeler arasındaki ekonomik ilişkileri kazan kazan olarak açıklar.
Şimdilerde sürekli kayıplar yaşanıyor. Ekonomi ve toplum AKP hükümetinin ağırlaşan maliyetini artık taşıyamıyor.

***

AKP’nin hukukun üstünlüğünü tanımaz tutumu, geçen mayıs sonunda başlayan Gezi olaylarıyla su yüzüne çıktı; rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarıyla 17 Aralık sonrasında da iyice açıklık kazandı. Çünkü hükümet, rüşvet ve yolsuzlukların soruşturulmasında, bir hukuk devletinde olması gerektiği gibi duyarlı davranmadı; tersine bu işi yapacak savcı, yargıç ve polisleri görevden almayı iş edindi; baskıcı tutumu yolsuzluk damgası ile tamamlandı.
Başbakan’ın kendisini hukuk devleti, insan hakları ve demokrasi açısından eleştiren sermaye kesiminin önde gelenlerini vatana ihanet ile suçlaması, sermayenin hükümete olan güvenini iyice sarsıyor.
Güven kaybı, 2014’te en az 225 milyar dolar dış kaynağa gereksinimi olduğu geçenlerde IMF tarafından açıklanan ekonomiyi iyice kırılganlaştırdı. Küresel sermayenin sözcülerinin olumsuz yorumları ile birleşen kırılganlık, her gün sokaktaki insanı bire bir etkileyen dolar, faiz ve fiyat değişikliklerine yansıyor.

***

Geçen hafta TCMB, gecikmeli de olsa, gösterge faiz oranını yüzde 4.5’ten yüzde 10.0’a çıkararak iki katından fazla arttırdı. Yüksek faizin, sermayenin maliyeti, yatırımlar ve fiyatlar üzerindeki olumsuz etkileri bir tarafa, yabancı sermayeyi çekeceği, doların çoğalacağı ve TL karşılığının ya da döviz kurunun çok daha artmayacağı umuluyor. Yüksek faiz, ülkeye dolar çekmeyi ve tüketimi azaltmayı başardığı oranda fiyat artışlarını belli bir dengede tutabilir. Ancak faiz artırımının geçen hafta boyunca dolara olan talebi azaltamadığı; sarsılmış olan hükümete güvenin onarılamadığı görülüyor. Pahalı doların, artan enflasyon yoluyla dar ve sabit gelirlileri daha da yoksullaştırdığı ise sır değil.
Diğer taraftan unutulmamalıdır ki, geçen yıl enflasyonun yüzde 5.00 olması öngörülmesine karşın, bu hedef neredeyse yüzde 50 sapmayla yüzde 7.40 olarak gerçekleşmişti. Son yıllarda hedeflenenin çok üstünde gerçekleşen enflasyon oranının 2014 için öngörülen yüzde 6.6’yı tutturma olasılığı da çok zayıftır.
Fiyat artışları ise en başta gelirini aynı anda ve oranda artıramayanları, yani, sabit gelirlileri vuracaktır. Uzağa gitmeye gerek yok; son on günde benzin ve mazotun litre fiyatının 11-12 krş. arttığı göz önüne alınırsa halkın toplam kaybının boyutları da açıklık kazanır.
Yüksek faiz yatırımcı için yüksek maliyet demektir. Bu nedenle, faizlerin yükselmesi sonucu yeni yatırımların azalacağı açıktır. Bu durum mal ve hizmet üretimi temelinin yeterince genişleyememesi, yani ekonominin büyüyememesi, mal ve hizmet ve sunumunun daralması ve fiyat artışları anlamına gelir.
Diğer yönden ise tüketici kredilerine uygulanan faizlerin de yüzde 11.80’den yüzde 14.50’ye yükselecek olması, yaratacağı toplumsal sorunlar bir yana, toplam istemi ya da tüketimi azaltacaktır. Tüketimin azalması enflasyonu sınırlar; ancak, ekonominin yaşamakta olduğu tüketime dayalı büyüme de kaçınılmaz olarak yavaşlayacaktır.
Ekonomi büyümediğinde, yani yeterince mal ve hizmet üretilmediğinde karşılaşılacak sonuç işsizliğin ve pahalılığın daha da artmasıdır.

***

AKP iktidarı, hukuk devleti ilkelerini hiçe sayan tutumu; rüşvet ve yolsuzluklar karşısındaki duyarsızlığı ve bunların sonucu olarak, içerde ve dışarda yarattığı güven bunalımıyla ekonomiye de, topluma da kaybettiriyor. Dövizi de faizi de tetikleyen asıl etken AKP’nin maliyetidir.
Bu maliyetten bir an önce kurtulmak gerekiyor!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları