Ekonomide Atılım İçin...

03 Eylül 2012 Pazartesi
\n

Geçen hafta bu köşede Türkiyenin şimdilerde 10 bin dolar dolayında olan yıllık ortalama kişi başına gelirini 2023te 25 bin dolara nasıl yükseltebileceği üzerinde durulmuştu. Eğer Türkiye bunu başarırsa, G. Korenin 1991-2010 arası 19 yılda ulaştığı ve genellikle bir dünya rekoru sayılan başarıyı 11 yıl gibi çok kısa bir sürede yakalayacaktı. Bu başarı olanaklı mı?

\n

Sendikal haklar başta olmak üzere ekonomik büyümeyi belirleyen tüm ekonomik ve toplumsal yapı alanında iki ülke arasındaki farklılıkları bir tarafa bırakalım. Sermaye birikiminin kaynağı olan yurtiçi tasarrufların, yani ulusal gelirin yıllık tasarruf edilen kısmının, Türkiyede yıllık yüzde 13-14 dolayında kalırken G. Korede yüzde 30-35 düzeyinde olmasını da -Türkiyenin şimdilik yabancı kaynakları daha çok çekebildiği varsayımıyla- göz ardı edelim.

\n

Ekonomik büyümeyi belirleyen en önemli etken yönünden iki ülke arasında çok büyük bir fark var: bilimsel ve teknolojik yeniliğe verilen önem.

\n

Bu köşede de çokça vurgulandığı gibi, ekonomi biliminin en önemli bulgularından biri, belki de birincisi, ekonomik büyümenin asıl motorunun teknolojik yenilik olduğudur. Teknolojik yeniliğin önemi çok önceden, kapitalizmin doğuşundan bu yana bilinmekteydi. Çeyrek yüzyıl önce keşfedilen ise teknolojik yeniliği içselleştiren, yani, kendisi üreten ekonomilerin, bunu başaramayanlara göre daha yüksek oranda büyüdükleridir.

\n

En son OECD verilerine göre Türkiyenin ulusal gelirinden AR-GE için ayırdığı pay, 2010da yüzde birin altındadır; yüzde 0,84 (yazıyla, binde sekiz virgül dört). Buna karşılık G. Korenin ulusal gelirinden ayırdığı AR-GE payı ne kadardır biliyor musunuz? Yüzde 3,74 (yüzde üç virgül yetmiş dört).

\n

Kimi ek bilgiler verelim. G. Korede ulusal gelirden ayrılan AR-GE payı on yıl önce 2,53tü; Türkiyenin de yüzde 0,53. Ek olarak ABnin 27 üyesinin ortalaması on yıl önce 1,76; 2010da 1,91. G.Korenin AR-GE oranı İsveç ve Finlandiya gibi bu konuda en yüksek orana sahip ülkelerin düzeyinde; verilere göre AR-GE oranı en yüksek ülke hangisi mi? Yıllardır ulusal gelirinin yüzde dördünden fazlasını bu işe ayıran İsrail!

\n

Önemli bir nokta da şu: bir ekonominin anlamlı bir teknolojik yenilik süreci yakalaması; teknolojik yeniliği içselleştirebilmesi ve teknolojik yeniliği kendini sürekli yeniden ve birikimli üreten bir düzeye çıkarabilmesi için, ulusal gelirinin en az yüzde birinin AR-GEye ayrılması konusunda iktisatçılar arasında görüş birliği vardır.

\n

Türkiyede, ulusal gelirden AR-GE için ayrılan payın azlığı ve araştırmacı sayısının yetersizliği; bilim kurumlarının dağınıklığı çok olumsuz sonuçlar yaratıyor. Üretimden son kullanıma kadar her türlü yeniliğin; araştırma alanlarının; ileri teknolojiyle üretim yapılmasının; verimlilik artışının; patent sayısının ve bunların ortaklaşa oluşturacağı itici gücün çok sınırlı kalmasına yol açıyor. Sonuçta ekonomi büyüyemiyor; küresel yarışın gerisine düşüyor.

\n

Bu nedenle hemen her ülke bir ulusal yenilik sistemi oluşturmuş bulunuyor. Ulusal yenilik sistemleri, özel girişimlerin, üniversitelerin ve kamu laboratuvarlarının, teknolojik yenilik amacıyla eşgüdüm içinde ve birlikte çalışmalarını gerektirir. AR-GE araştırmacı ile yapılır. Bu nedenle, diğer destekler yanında, asıl, yaratıcılığa ve bilimsel bilgiye dayalı bir eğitim düzeninin oluşturulması ve araştırmacı sayısının artırılması ulusal yenilikte başarılı olmanın en önemli önkoşuludur.

\n

Türkiye, girişimcilerinin teknolojik yeniliğe bakışındaki yetersizlik; ulusal gelirden AR-GE için ayrılan payın azlığı; TÜBİTAK, TÜBA, üniversiteler ve diğer kamu bilim kurumlarının ve laboratuvarlarının akıldışı dağınıklığı ve bunların tümünün siyasetin baskısı altında olması; özellikle de son düzenlemelerle eskiye doğru dönüşüm geçiren eğitim düzeniyle, kişi başına gelirini gelecek 11 yılın sonunda 25 bin dolara çıkarabilir mi?

\n

Çıkarsa ne yazar?!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları