Leke

10 Şubat 2014 Pazartesi

Geçen hafta fezlekeler haftasıydı. Adları rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasına karıştığından hükümetten ayrılmak zorunda kalan bakanlarla ilgili fezlekeler elden ele dolaştı. Bunları, üstelik ülkenin adalet dağıtan kurumunun başı, yani Adalet Bakanı ile ilgili fezleke izledi.
Bakanlarla ilgili fezlekelerden daha önemlisi, Başbakan’ın mimarı olduğu anlaşılan Sabah- ATV ile ilgili fezlekeydi. CHP Genel Başkanı’nın grup toplantısında açıkladığı fezleke, Sabah ve ATV için, ülkenin önde gelen sekiz yüklenicisine toplam 630 milyon dolar salma yapıldığını belgeliyordu.
Bir kamu bankasından halka küfre uzanan ayrıntılarının da kanıtladığı gibi, aslında bu sıradan bir fezleke olmanın çok ötesindedir; ortalıkta hiçbir ak bırakmayan diğerleri gibi Türkiye için kapkara bir lekedir.

***

Leke olayı bir kez daha kanıtlamaktadır ki, ülkede, yalnız hukuk değil, diğer kurum ve kurallar da ya yoklar ya da hiç çalışmıyorlar.
Leke, kapitalist düzenin savunucuları tarafından sermaye sahipleri arasında olması kesinkes zorunlu sayılan açık ve yarışmacı rekabet ilkesinin çiğnendiğini gösteriyor.
Burada, düzenin etkin işlemesi gerekli olan rekabete iki taraftan darbe vuruluyor. Önce parayı veren iş insanları, diğer yüklenicilere göre ya çok büyük bir çıkar sağlıyor ya da çıkar sağlamaya aday oluyor. İkincisi, para aktarılan basın-yayın grubu da diğer basın-yayın işletmelerine göre çok büyük bir sermaye gücü elde ediyor.
Demokrasinin işlediği bir toplumda, bu duruma öncelikle diğer sermaye sahiplerinin özellikle de yüklenicilerin karşı çıkmaları, yapılanlar karşısında isyan etmeleri gerekir. Örneğin, TMB-Türk Müteahhitler Birliği, fezlekede adı geçen kişi ve şirketlere, mesleğin onurunu koruma adına bir yaptırım uygulamalıdır.
Neden sermaye sahiplerine yaptırım uygulaması yine kendi meslektaşlarınca yapılmaz? Çünkü çok büyük bir olasılıkla hükümetin çıkar dağıtımından kendilerine de bir pay düşeceği beklentisi ya da hükümetin hışmına uğrayacakları korkusu, susmalarına yol açıyor. Feodal düzenin esnaf loncaları kadar bile meslek ahlakına sahip çıkmayan bir kapitalizmin, kendi geleceği için, öncelikle kendi kendisini sorgulaması gerekir!
Sabah-ATV olayındaki haksız rekabetin ise ek olarak, her gün yeni sınırlama örnekleri yaşanan basın-yayın özgürlüğü boyutu var. Yapılan, toplumun özgürlükten yana tüm kesimlerini doğrudan ilgilendiriyor. Gerçekte son atılan internet yasakçılığı adımı da AKP’nin aynı anlayışından kaynaklanıyor.

***

Toplumu sermayenin saldırılarına karşı korumak ve kapitalist düzenin etkin işleyişini sağlamak için ayrıca devletin düzenleme ve denetleme kurumları var.
Örneğin, RK-Rekabet Kurumu, hem yükleniciler hem de kendilerine para aktarılmasına çalışılan Sabah ve ATV’ye ilişkin olarak olaya el koymalıdır. Konu ek olarak, KİK-Kamu İhale Kurulu, RTÜKRadyo ve Televizyon Üst Kurulu; SPKSermaye Piyasası Kurulu, BDDK-Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve vergi idaresini de doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendirir. Ancak, kurumlar kıpırdamıyor; toplum adına ekonominin düzgün işleyişini sağlaması gereken kurumlar da görevlerini yapmıyor.
Leke olayı bir kez daha açıkça kanıtlıyor ki, bağımsız düzenleme ve denetleme kurulları; ne bağımsızdır ne de düzenleme ve denetleme yapabiliyor. AKP iktidarı, 12 Kasım 2012 tarihinde yaptığı yasa değişikliğiyle, ülkemizde esasen emekleme döneminde olan düzenleme ve denetleme kurumlarını tamamıyla hükümete bağlamış; kısaca yutmuştur.
Oysa, kapitalizmin temeli olan serbest piyasanın işleyişi için de bağımsız düzenleme ve denetleme kurullarının varlığı gereklidir. Kapitalizmin kendi kuralları çiğnenerek sermaye birikimi ve gelişme sağlanamaz.
Başbakan’ın açıkça vurguladığı gibi sermayenin el değiştirmesine çalışan AKP, yaptıklarıyla geriye ne hukuk, ne ahlak, ne güven, ne de düzgün işleyen piyasa ekonomisi bırakıyor; böylelikle leke de görülenden çok daha büyük zararlar veriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları