ODTÜ dersi!

21 Mart 2016 Pazartesi

Geçen pazar günü Ankara’yı karartan kanlı saldırı, iki ODTÜ öğrencisini, Ozancan Akkuş ve Berkay Baş’ı da yaşamdan ve ODTÜ topluluğundan kopardı.
Böylelikle, ne kadar acıdır ki bu üniversitenin tarihi boyunca teröre kurban verdiklerinin toplamı, Ankara Vişnelik’te Mezunlar Derneği Genel Merkezi’ndeki fotoğraflarından da görülebileceği gibi, 33’e yükseldi.
Kuşkusuz hem Ankara’da son beş ayda üç kez, hem de ülkenin diğer yörelerinde yaşanan terör karanlığı ve siyasetin bu durum karşısındaki çözümsüz ve çaresiz zavallılığı, yazılması gereken ana konulardır.
Ancak, Ozancan ve Berkay için salı günü ODTÜ yerleşkesinde yapılan tören, bu tür saldırılar karşısında toplum olarak nasıl davranılması gerektiğini gösteren bir dersti; bu nedenle bugün onu yazacağım.

Kurumsal duruş
Yöneticisi, öğretim üyesi, diğer çalışanı, öğrencisi ve mezunlarıyla ODTÜ’nün tüm bileşenlerinden oluşan binlerin katıldığı tören, gerçek anlamda bir kurumsal yaşatma örneğiydi.
Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar’ın konuşmasını Berkay ve Ozancan’ın öğrencisi oldukları iki bölümün başkanları, iki öğretim üyesi ve onların çok sayıda öğrenci arkadaşlarının konuşmaları izledi.
Aklın ve duygunun çok dengeli ve kusursuz bir yoğunlukla buluştuğu konuşmalar, yaşatacağız kararlılığını en kusursuz bir biçimde sergiliyordu. Konuşmalarda ve katılımcılarda savaşa hayır haykırışı vardı; kan değil, barış istenmekteydi. Ozancan ve Berkay’ın o kısacık yaşamlarına sığdırdıkları çok şey; kahkaha dolu yoğun dostlukları, arkadaşlıkları ve kalıcı kardeşlikleri vardı. Bilginin, kültürün ve sanatın bir bahar çiçeği benzeri tomurcuklanmasına olan canlı tanıklıklar yaşandı. Hıçkırıklara ve gözyaşlarına karışan o konuşmalar yaşama bağlılığı ve kaybettikleri arkadaşlarını yaşatma kararlılığını vurguluyordu. Bu arada, eğitimini ders vererek sürdüren Ozancan’ın bir hafta önce çok istediği klarnetini satın alabildiği; Berkay’ın da üniversitede fidan dikme tutkusu öğrenildi.
Daha önce teröre kurban verdiklerine kurum olarak sahip çıkarken yaptığı gibi ODTÜ bu iki öğrencisine de bir bütün olarak sahip çıkmasını bildi. Rektör, onların adına burs verileceğini ve ayrıca mayısta Eymir Gölü’nün kuzey yamacına topluca ağaç dikileceğini duyurdu. Ozancan ve Berkay, yine ODTÜ’nün binlerinin kırmızı karanfilleriyle uğurlandı.

Ölümü öldürmek!
ODTÜ, bu törende 60 yıllık kimliğinin simgesi olan özgürlüğün, eşitliğin, dayanışmanın, sevginin ve hoşgörünün vazgeçilmez değerler olarak kalıcılaşmalarının somut sonuçlarından birine tanıklık etti; ulaştığı büyük başarıların asıl kaynağının bu değerler olduğunun sonucunu bir kez daha yaşadı.
İnsanoğlu ölümsüzlüğün çaresini yaratıcı üretimde, eser bırakmakta bulmuştur. Kuruluşundan bu yana ODTÜ bunu hep yaptı; karanlıkların yalnız ve ancak üretimle aydınlığa dönüşeceğinin bilinciyle varlığını sürdürdü. Bir kurumsal bütün olarak yaşadığı Berkay- Ozancan töreninde ODTÜ, karatahta siler gibi ölümü sildi; bir kez daha ölümü öldürdü!
Aklın ve bilimin yol göstericiliğini kurumsal birlik ve dayanışma kararlılığının hamurunda yoğurmasını başararak bugünlere gelen ve geleceğe doğru yol alan ODTÜ’ye fiziksel olarak yalnızca birkaç yüz metre uzaklıkta bulanan ülkenin yönetici ve siyasetçileri bu kurumdan ders alırlar mı?
Bugüne kadar yaşananlar hiç ders almadıklarını kanıtlıyor.
Ancak hiç kuşkum yok, sizin de olmasın, ODTÜ, hiçbir zaman Türkiye gibi olmayacak; Türkiye eninde sonunda ODTÜ gibi olacak!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları