ODTÜ gerçeği

04 Ocak 2016 Pazartesi

O Kafka’nın ‘Şato’su, Silivri’de mi? DTÜ-Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bir kısım öğrenci arasında ibadet yerlerinin yeterli olup olmadığı konusunda çıkan tartışma, AKP ve destekçileri tarafından ODTÜ’ye yeni bir saldırının gerekçesi yapıldı.
Cumhurbaşkanı öğrencilerin bir bölümünü ateist, terörist diye damgaladı; Kültür ve Turizm Bakanı Cizre’ye girer gibi ODTÜ’ye gireriz dedi; Diyanet İşleri Başkanı soruna el atılacağını açıkladı; YÖK Başkanı bir inceleme komisyonu görevlendirdi. Bu dört koldan saldırı karşısında Milli Eğitim Bakanı sessizce ODTÜ ilim yuvasıdır diyebildi.

Özerklik, özgürlük, bilim
Üniversite, bu üç kavramla tanımlanır. ODTÜ’de 1980 öncesinin mütevelli heyetleri dönemi ve YÖK’ün ilk yılları bir tarafa bırakılırsa yönetim özerktir; öğretim üyelerinin en çoğunun oyunu alan rektör olarak atanır. Diğer yöneticiler de seçimle gelir. Dahası, ODTÜ’de akademik çalışmaların yapıldığı yer bölümlerdir. Bölümleri de esas olarak bölüm kurulları yönetir.
Çok önemli bir ODTÜ özelliği daha var. ODTÜ’de doktorasını tamamlayan bilim insanları en az bir yıl süreyle yurtdışında bir üniversitede ya da araştırma merkezinde çalışmadan ODTÜ’de görevlendirilemez; bu kurumda beşik uleması uygulamasının yeri yoktur.
Özerk ve özgürlükçü kurumsal yapı, bilimsel çalışma ve araştırma özgürlüğünün varlığının güvencesidir. İleri düzeyde araştırma, nitelikli eğitim ve toplumsal sorumlulukların yerine getirilmesi bu temel üzerinde yükseliyor; ODTÜ’yü ulusal ve uluslararası düzlemde yıldızlaştırıyor.

Karanlık, karanlık, karanlık!
AKP’nin bilime bakışını anlatan en doğru sıfat budur. Önce TÜBİTAK’ın sonra TÜBA-Türkiye Bilimler Akademisi’nin başına gelenler; Yüzüncü Yıl ve İnönü üniversitelerinin rektörleri, sırasıyla Prof. Dr. Yücel Aşkın ve Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu ve çalışma arkadaşlarına yapılanlar; Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal; eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz ve eski İstanbul Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun hapsedilmeleri; pek çok üniversitede yandaş rektör atamasıyla kaynatılan cadı kazanları, AKP iktidarının bilime yanlış bakışının en çok bilinen örnekleridir. Geçen hafta yaşanan Amasya Üniversitesi’ndeki olay da AKP’nin üniversite anlayışının ulaştığı yıkıcı sonuçlarından yalnızca biridir.
Gerçekte Cumhuriyetin temel özelliği olan bilimin yol göstericiliği ilkesinden uzak duran; bilimi değersizleştiren ve anaokulundan başlayarak tüm eğitimi felç eden AKP düşüncesinde üniversite özerkliğinin ve bilimsel özgürlüğün hiçbir yeri yoktur. Bu nedenle, AKP iktidarında sayıları nerdeyse üçe katlanan üniversiteler, büyük çoğunluğuyla medreseye dönüşüyor.
Böyle bir ortamda gençlerin yaratıcı yeteneklerini geliştirmeleri sağlanamaz; bilimsel araştırma yapılamaz; sağlıklı eğitim verilemez; yalnızca birbirini boğazlayan militan kuşaklar üretilir.

Etcetera!
Bu sözcük Latincede “ve diğerleri” anlamına gelir. ODTÜ’ye saldırıların önemli nedenlerinden biri de ODTÜ yerleşkesidir. ODTÜ’nün 45 bin dönüm dolayında üstelik tüm bileşenlerinin yıllar boyu emekleriyle ağaçlandırdıkları arazisinin AKP’nin inşaat tapıcılarının ağzını sulandırması doğaldır(!).
ODTÜ’ye toplumun yoksul kesimlerinden gençlerin giremediği savı ise tam bir safsatadadır; öğrenci olmayı geçin, öğretim üyesi de oluyorlar!
Bundan sonrası etcetera değil: 2016’da ODTÜ’de rektör seçimi var. Eğer ODTÜ konusunda saf tutacaksanız bilimin aydınlığının yanında tutun!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları