Özgürlüğe 'Fransız' Kalmak!

09 Ocak 2012 Pazartesi
\n

\n

Türkiye, dış politikada, yeni yıla Fransa ile girdi. İki ülke arasında, doğrusu ve eğrisiyle, tarihten gelen yakınlıklar var.

\n

Son zamanlarda hızla bozulmakta olan ilişkilere bakmayın, Türkiye, şu üç örneğin de kanıtladığı gibi, Fransa benzeri süreçler yaşıyor.

\n

***

\n

Fransız Devriminin dünyaya yayılmasının öncüsü Napolyon Bonapart, bilindiği gibi, Rusya yenilgisinden sonra tutuklanıp Elbe Adasına sürgüne gönderilir.

\n

Napolyon 7 Mart 1814te Elbeden kaçar; kaçıştan sonra Parise uzanan yolculuğu sırasında Fransız gazetelerinin sergilediği tutum, basın-yayın derslerinde kullanılacak kadar öğreticidir.

\n

Napolyonun Elbeden gizli kaçışı ilk duyulduğunda Paris gazetelerinin manşeti aşağı yukarı şöyle:

\n

- Ayı ininden çıktı.

\n

Napolyon Marsilyaya geldiğinde gazete başlıkları:

\n

- Napolyon Fransa kıyılarına ulaşmış.

\n

Birkaç gün sonra Lyona vardığı haberi geldiğinde gazeteler:

\n

- Eski imparator Lyona varmış.

\n

Napolyon Parise yaklaştığında ise gazete başlıkları şöyle:

\n

- Paris, Büyük İmparator Napolyon Bonapartı görülmedik bir coşkuyla bağrına basıyor!

\n

Türkiye basın-yayını da birilerini iyice bağrına basıyor!

\n

***

\n

Napolyonun, İmparatoruma suikast düzenleyeni affedebilirim, ama polisime suikast düzenleyeni asla affetmem gibisinden sözler eden ünlü polis müdürü de ilginç bir kişilik sergilermiş.

\n

Müdür, emrindeki polislere Yakaladığınız şüphelilere işkence filan yapmayın, yalnızca boş bir kâğıda bir tümce yazmalarını isteyindermiş.

\n

Herhangi bir tümceden de sonuca ulaşmak kolay. Yakalanan şüpheli boş kâğıda örneğin:

\n

- Bugün Pariste hava bulutlu diye yazarsa, gitti. Vay sen İmparatorun ülkesini karanlıklar içinde gösterdin; seni gidi hain diye gereken yapılabiliyor.

\n

Burada verilen örnek, karikatürlerin, yontuların ve diğer kültür ve sanat eserlerinin suç aracı olabileceğinin öne sürülebildiği günümüz Türkiyesinin yöneticilerini çağrıştırmamalıdır; bu öykücüğün, öyle bir anımsatma amacı bulunmuyor.

\n

***

\n

Öğrencilik yıllarımda Doğan Avcıoğlunun kurucusu olduğu Sosyalist Kültür Derneğinin bir konferansında Şevket Süreyya Aydemir anlatmıştı.

\n

Yüz yıl öncesinin Fransasının ünlü sosyalist lideri Jean Jaures, yönetim kurulundaki arkadaşlarını şöyle uyarırmış:

\n

- Bakın, her sol partide, devletin ajanları ya da gizli polisleri parti yönetimine sızarlar; bu bir bakıma kaçınılmazdır. Ancak dikkatli olun, bunlar parti yönetiminde çoğunluğu elde etmesinler!

\n

İdeolojik açıdan at izinin it izine karıştığı, her türlü sağcılığın el üstünde tutulduğu; genel başkanların, kendisinin işbaşına getirdiği il başkanlarını ve diğer parti yöneticilerini, onların kişiliklerini hiçe sayarak sorgusuz sualsiz görevden aldığı; yine kendisini iyi niyetle uyaran eski siyaset arkadaşlarını, Brütüsler, yok olup gidecekler diye suçlayabildiği bir ortamda, o saf ve temiz Jaures örneğini birilerinin üstüne alması için sanırım hiçbir neden bulunmuyor!

\n

***

\n

Sonuç olarak, Osmanlı, Fransanın hiç olmazsa, siyaset, yönetim, sanat ve bilimde iyi taraflarını örnek almaya çalışıyordu. Şimdi Cumhuriyetteyiz! Cumhuriyet, giderek onlarca yıl öncesi Fransasının en olumsuz; baskıcı, özgürlükten uzak yanlarıyla özdeşleşen ya da özgürlüklere bu kadar Fransız kalan bir noktaya mı geldi?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları