Sandık Körleştirmesi!

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Son Mısır olayları bağlamında sandık konusunda oluşturulan kamuoyu, özgür tartışmanın bir demokrasi için ne kadar yaşamsal ve vazgeçilmez olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Sandıktan çıkan her sonucu onaylamak
demokrat olmanın önkoşulu; mutlak anlamda olmazsa olmazı sayılıyor. Buna karşı, sandıktan çıkan her sonucun demokratik olmayabileceği düşüncesi yeterince tartışılamıyor.

\n

***

\n

Başbakan’ın AKP’si başta olmak üzere bütünüyle siyaset ile basın-yayının ve diğer kamuoyu oluşturan çevrelerin çok büyük bir bölümü tarafından çok güçlü bir sandıktan çıkan tartışılamaz rüzgârı estiriliyor. Sandık kutsallaştırılarak toplum demokrasinin eksiklerini ve açıklarını tartışamayacak kadar yoğun bir baskı altına alınıyor; körleştiriliyor.
Kamuoyu Mısır’la yatırılıp Mısır’la kaldırılırken ülkede
yaşanan demokrasi dışı uygulamalar; Gezi olayları sonrası yaşanan polis şiddeti; öldürme ve yaralamalar; linç girişimleri ve delillerin karartılması neredeyse tümüyle görmezlikten geliniyor. Gece yarısı geçirilen yasalarla mimar ve mühendislerin yaşam hakları ellerinden alınıyor; kamu eliyle talana dönüşen satışlar hızla artıyor. Bu ortamda, sandığın her tür sonucunu savunmayan haindir anlayışının sorgulanmasına da olanak tanınmıyor.
Sandığın
olası sonuçlarını göz ardı eden bu anlayış kendi içinde hiç de demokratik ve özgürlükçü değildir!
Bu anlayışa göre sandıktan
faşizm çıkarsa da onu onaylamayan demokrat sayılmayacak, hain ilan edilecektir. Böyle demokratlık olmaz!
Hiçbir demokrattan, sandıktan çıktı diye
faşizmi onaylaması istenemez.

\n

***

\n

Sonra, sandığın içine ne konulursa sonuçta o çıkar. Bu nedenle sandığın nasıl doldurulduğunun biçimi ve içeriği, ülke yönetiminin niteliğini belirler.
Sandıktan çıkacak ülke yönetiminin demokratik mi faşizan mı olacağı yönünden,
sandığa giden yolun özellikleri, çok büyük bir önem taşıyor. Eğer yeni anayasanın ülke demokrasisinin yol güvenliğini sağlaması isteniyorsa, yapılması gereken en önemli düzenlemelerden biri, demokratik sandık konusunda olmalıdır.
Yerel yönetici ve milletvekili
adaylarının, bugünkü gibi parti genel başkanları tarafından değil, partilerin yerel örgütlerince ve halkın etkin katılımıyla saptanması; her seçim çevresinden bir milletvekili seçilmesi ve bu uygulanamıyorsa seçim barajının 1960’larda olduğu gibi tamamıyla kaldırılması, ilk yapılması gereken ana düzenlemelerdir.

\n

***

\n

Ne kadar demokratik olursa olsun sandık tek başına olası bir faşizmi önlemede yetersiz kalabilir.
Bu nedenle, yargının
haksızlıklarıyla halkı çıldırtan güvensizlik çukurundan çıkması ve adalet dağıtacak bir yapıya kavuşması gerekir. Buna, bağımsız basın; özerk üniversite; örgütlü sendika, etkin meslek oda ve birlikleri, bilimin yol göstericiliğini ilke edinen eğitim ve bilim eşlik etmelidir. Tüm bunların demokratik ilkelere göre kurumlaşması ve çalışması anayasal güvence altına alınmalıdır.
Son olarak faşizan bir gidişin yollarını kapatacak
altyapının sağlamlığı, demokrasinin bir yaşam biçimi olmasıyla sağlanabilir. Aile, okul, işyeri ve diğer toplumsallaşma alanlarında, insana ve düşünceye saygının; kadın-erkek eşitliğinin egemen kılınması; bireyin özgür gelişmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılması, sandığı da gerçek bir demokraside olması gereken yere çıkaracaktır.
Yeni bir anayasa yapılmasının gündemde olduğu bu dönemeçte, sandıktan çıkanın
kesinlikle demokratik olmasını sağlayacak kurumsal yapılanmaların çok somut bir biçimde tartışılması ve oluşturulması bir zorunluluk oluyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları