Uyanma Görevi!

05 Eylül 2011 Pazartesi
\n

\n

Geçen günlerde yayımlanan bir kanun hükmünde kararname (KHK) ile AKP hükümeti, Türkiye Bilimler Akademisinin (TÜBA) üyelerinin üçte birini doğrudan saptama yetkisini eline geçirmiş bulunuyor. TÜBA üyelerinin üçte birini de YÖK belirleyeceğine göre, AKP bu kurumun yönetimini tümüyle kendinde topluyor. TÜBİTAK, üniversiteler ve YÖKten sonra TÜBA da AKPnin eline düşüyor.

\n

***

\n

Türkiyede bilim ve siyaset arasındaki ilişkiler, geçmişte de sorunlu olmuştur. Ancak AKP ile gelen sorunlu olmanın çok ötesindedir. Yapılanlar bilim kurumlarının çalışmalarının olmazsa olmaz önkoşulu olan, özetle bağımsız çalışma ortamının ortadan kaldırılmasıdır.

\n

AKP iktidarı, önce TÜBİTAKı, 2003 Mayısından başlayan ve iki yıl süren yasa değiştirme uğraşısından sonra 2005te tam anlamıyla kendine bağladı. Bunu YÖKün ele geçirilmesi izledi. Kurulan çok sayıda devlet üniversitesi, kadrolaşmaları, mal ve hizmet alımları ve yönetim anlayışlarıyla AKP ile iyice yakınlaşmış bulunuyor. Üniversite rektörlerinin atanmasında da, öğretim üyelerinin eğilimleri neredeyse tümüyle bir tarafa bırakılıyor ve AKPye yakınlık esas alınıyor.

\n

TÜBİTAK ve TÜBA, her ikisi de seçimlerden sonra oluşturulan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlanmıştır. Böylece, iki en üst düzey bilimsel kurum, bir bakanlığın birer dairesine dönüştürülmüş bulunuyor. TÜBAnın üyelerini atama ve buradan yönetiminin AKPye geçmesiyle, gerçekte, yıllar önce başlatılan ve kesintisiz sürdürülen bilim kurumlarının AKPlileştirilmesi süreci de tamamlanmış oluyor. Kurumun sitesinde yer alan şu çelişik tümce her şeyi açıklıyor: TÜBA yasası gereği, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanına bağlı, tüzelkişiliği olan, bilimsel, idari, mali özerkliğe sahip bir kurumdur. Anlaşılan, AKP yarattığı, hem bağlı, hem özerk kurumlarla, yönetim bilimine yeni bir katkı yapıyor!

\n

Bilim kurumlarının özerkliğini yerle bir eden AKP kasırgası, iktidarın ustalık döneminde de yoğunluğunu arttırarak devam ediyor.

\n

Burada iki noktanın altını çizmek gerekiyor. İlk olarak, elbette ülkeyi yöneten hükümetler, bilimsel gelişmeye daha çok parasal kaynak ayırarak karışır; destek olur. Ancak, geçmişte dikta rejimlerinde yaşanan deneyimlerin de kanıtladığı gibi, bilimsel bilginin üretim hücrelerine siyaset sokulursa, oradan yalnızca kısırlık ve yıkım çıkar.

\n

İkincisi, binlerce yıl öncesinden başlayan bir süreç olan bilimsel gelişme, özünde, aklın özgürleşmesinin ürünüdür. Ekonomik ve toplumsal gelişmenin günümüzdeki temeli bilimsel bilgi ve ondan kaynaklanan teknolojik yeniliklerdir. AKP, bilimsel bilgi üretiminin merkezlerine el koyuyor. Buradaki ısrarın amacı ve nedeni çok açıktır: AKP anlayış ve düşüncesinde aklın özgürleşmesi kavramının yeri yoktur. Bunun her gün yaşanan onca örneği içinde yalnızca birini belirtelim: AKP TÜBİTAKı 2009’da Evrim Teorisinin babası C. Darwini sansür etmiştir.

\n

Özetle AKP ülkenini bilimsel düşünce temellerini dinamitliyor; ülkeyi bilimsel düşünceden giderek uzaklaştırıyor. TÜBA yayımladığı bildiride Cumhurbaşkanına başvurmayı kararlaştırmış. Cumhurbaşkanının, TÜBİTAK, üniversiteler, ÖSYM gibi, bilimle ilgili diğer kurumlara yönetici atamaları konusundaki tutumu, bu başvuruyu tam bir bilimsel kara gülmeceye çeviriyor.

\n

Ancak, yine de bilgi ile, bilgiye dayanan bir anlayışla bir çıkış yolunun bulunması gerekiyor.

\n

Yazıyı, Soğuk Savaş yıllarında bilim çevrelerinde anlatılan bir öykücükle tamamlayayım.

\n

Dünyada büyük bir atom savaşı yaşanmış. Bütün insanlar yaşamlarını yitirmiş. En son kalan, biri ABD diğeri de Sovyetler Birliğinden iki pilot, bir it dalaşından sonra Afrika ormanlarına düşmüşler. İkisi de ölmüş. Durumu gören dişi maymun uyumakta olan erkeğini dürtmüş:

\n

- Uyan demiş, anlaşılan iş yine bize kaldı; yeniden başlayacağız!

\n

Türkiyenin gerçek bilim insanlarını da böyle bir uyanma görevi bekliyor. Eğer bugün uyanmazlarsa, bilinmelidir ki sonrasında uyanmakta çok geç kalmış olacaklardır.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları