Uyumsuzluk!

05 Mayıs 2014 Pazartesi

Geçen hafta başında ülkemizi ziyaret etmekte olan Almanya Cumhurbaşkanı, gençlerle bir araya gelmek istiyor. Bunun için diğer çoğu yabancı konuklar gibi, ODTÜ’yü seçiyor.
Cumhurbaşkanı ODTÜ konuşmasında da, özetle, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığından uzaklaşma eğilimlerinin; özellikle de fikir ve basın özgürlüğünün kısıtlanması doğrultusundaki gelişmelerin kendisini korkuttuğunu vurguluyor.
Vay, sen misin bunu diyen. Ertesi gün Meclis Grubu konuşmasında ev sahibi konumunda olan Başbakan, konuşmanın içeriğini hiçe sayarak Alman Cumhurbaşkanı’na verip veriştiriyor ve “Üzüntü veren ne biliyor musunuz, ODTÜ’de ona ev sahipliği yapanların gerçekleri söylememeleri” diyor. Başbakan’ın konuşmasında yer verdiği Almanya’da “Ali’siz Alevilik var; öldürülen vatandaşımın hesabını veremeyenler bize akıl vermesinler, kendisini hâlâ rahip zannediyor” gibi sözleri de konuşmasını olağanüstü derinleştiriyor.
Görülüyor ki, Türkiye Başbakanı ile Almanya Cumhurbaşkanı arasında çok derin ve bağdaştırılamaz bir zihinsel uyumsuzluk sorunu var!

***

Geçen yıl için yapılan değerlendirmelerde bir kez daha dünyanın en iyi ilk 60 üniversitesinden biri olan ODTÜ’de Almanya Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını, Başbakan’ın garip garip şeyler söylemiş diye nitelendirmesi bu büyük uyumsuzluğun yalnızca bir kısmıdır. Almanya Cumhurbaşkanı’na gerçekleri söylemesi gerekenler ODTÜ’lüler değil, örneğin, Deniz Feneri yargılaması konusunda Başbakan ve “Türkiye’de basın, özgürlüğün en fazla olduğu ülkelerden bile daha özgür” diyebilen Dışişleri Bakanı’dır!
Kaldı ki, olaydan sonra hükümetinin de desteğini alan Alman Cumhurbaşkanı’nın suçu çok; önce, yolsuzlukla uzaktan yakından ilgisi yok; üstelik kendisinden önceki cumhurbaşkanının yalnızca 700 Avro tutarındaki otel harcamasını bir girişimcinin ödediği ortaya çıkınca istifa etmesi üzerine göreve gelmiş! Cumhurbaşkanı’na bakar mısınız, eşinden resmen ayrılmamış olmakla birlikte ülkemize kadın arkadaşıyla geliyor. Seçilme süreci de bize hiç ama hiç uymuyor; Almanya Cumhurbaşkanı’nın seçimi, tüm partilerin üzerinde anlaştığı bir ortak aday olmasına, yani, toplumsal uzlaşmaya dayanıyor. Bizde uzlaşma yerine çatışma anlayışını canlı tutarak bundan siyasal çıkar sağlayanlar o uzlaşmacıya nasıl şaşı bakmasın? Bir nokta daha var, Almanya Cumhurbaşkanı’nın geçmişte din görevlisi olması, büyük bir olasılıkla o ülkede Hıristiyanlığın iki ana kolunun, Protestan ve Katoliklerin, barış içinde bir arada yaşamalarını çok daha sağlıklı bir noktaya taşıyor. Boğaz üzerinde yapılacak 3. köprünün adını bile Sünni - Alevi ayrımcılığı yaparak koyanların Alman Cumhurbaşkanı’nı anlama olanağı var mı?

***

Başbakan, ODTÜ’ye takılıp kalmasın; aynı günlerde, bu ülkede çocukların ve gençlerin acımasızca öldürülmeleri karşısında hiç sesi çıkmayan 43 rektörümüz, idamların durdurulması için Mısır Başmüftüsü’ne “Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun” tümcesiyle başlayan bir ortak dilekçeyle başvurdu. Bu insancıl çağrının neden Mısır’daki rektörlere ya da Cumhurbaşkanı’na yapılmadığı sorusu, sorulması gereken haklı bir sorudur.

***

Türkiye yalnız Almanya ile değil, kendi içinde de çok derin bir değerlerin uyumsuzluğu süreci yaşıyor.
Değerlerin uyumsuzluğunun bir tarafında hukukun evrensel ilkeleri, insan hakları, özgürlükler ve bilimin yol göstericiliği, diğer tarafında da Başbakan’ın başını çektiği ve yönetiminde giderek egemen olan bunların tam karşıtı bir oluşum var! Nitekim aynı günlerde dünyadaki basın özgürlüğünü değerlendiren Özgürlük Evi Raporu, Türkiye’nin geçen yıl büyük bir gerilemeyle küme düştüğünü ve basını özgür olmayan tek Avrupa ülkesi olduğunu açıkladı. Uyumsuzluğun bundan daha somut kanıtı olur mu?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları