Yüksel Pazarkaya

Mustafa Kemal’in İhtirası

16 Ocak 2014 Perşembe

Mustafa Kemal, bundan tam yüz yıl önce, Sofya’da askeri ataşe iken, Balkan Savaşı’nda şehit düşen yakın arkadaşı Lütfü Bey’in eşi Corinne Lütfü’ye gönderdiği bir mektupta “büyük ihtiraslarından” söz eder.
12 Ocak 1914 tarihli mektubun bu bölümünü değerli dostum Dr. Tuncay Özverim 12 Ocak 2014 günü bana da iletti. Günümüz olaylarına bir göndermeyle. Bu satırları hemen anımsadım. Yıllar önce, Mustafa Kemal’den Corinne Lütfü’ye Mektuplar kitabında okumuştum. Kitabı, mektupların aslına sahip, Corinne Lütfü’nün yeğeni, değerli dostumuz Melda Özverim yayına hazırlamıştı. Melda Hanım, Dortmund’da Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucusudur. Başkanı olarak da yıllarca önemli etkinliklere imza atmıştır.
Bu girizgâhtan sonra Atatürk’ün 14 Ocak 1914 tarihli mektubunda sözü edilen satırları alıntılamak istiyorum. Fransızca yazılmış mektubun Türkçeye çevirisinden satırlar şöyle:
Benim ihtiraslarım var, hem de pek büyük, fakat bu ihtiraslar, yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük meblağlar elde etmek gibi maddi emellerin tatmini ile ilgili değillerdir.
Ben, bu ihtiraslarımın gerçekleşmesini, vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da lâyıkıyla yerine getirilmiş bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında arıyorum.
Bütün hayatımın prensibi bu olmuştur. Ona çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar da onu muhafaza etmekten geri kalmıyacağım.
“Vatana büyük faydaları dokunacak...büyük bir fikir”, çağdaş uygar bir vatandan başkası değildir. Bu mektuptan yaklaşık sekiz ay sonra Birinci Dünya Savaşı patlak verecek, 1915 yılında da Mustafa Kemal, vatanın her köşesinden gelmiş Mehmetçikler ile Çanakkale’de tarih yazacak ve tarihin seyrini değiştirecektir.
Aynı Mehmetçiklerle kurtuluşu sağladıktan sonra, o büyük fikrin gerçekleşmesi için sağlam temelleri atacaktır. O temeller üzerinde ileri çağdaş bir ülke ve çağdaş uygarlığın önünde bir ulus yükseltme çabaları, ne yazık, onun ölümünden sonra önce duraksayacak, 1950 sonrası da adım adım geriye götürülmek istenecektir.
Süreç, 2002 sonuna geldikten sonra çağdaş cumhuriyetin kuruluş ve yükseliş ilkelerine karşı açıktan bir karşıdevrime dönüşecektir. Bunu becerenler bugün ülkeyi çok özendikleri Osmanlı’nın son çürüyüş ve çöküş döneminin eşiğine getireceklerdir. Bunu biz söylemiyoruz, bir zamanlar Osmanlı’ya “Boğaz’ın hasta adamı” yaftasını takanlar söyleyip yazıyorlar. Son yaşananlar Avrupa ülkelerinin basınında hepimizi ürküten ve utandıran biçimde yansıyor.
Örneğin, 12 Ocak günlü Viyana gazetesi Die Presse”, birinci sayfadan başlayan uzun haber ve değerlendirmede, “Ankara’da Ağır Paranoya Durumu” başlığını kullanıyor. Yazıda kullanılan diğer bazı başlıklar: “Birden Muz Cumhuriyetine Dönüş”... “Çıldırmış Bir Ülke”, “Başka bir ülkede hükümet çoktan istifa etmiş olurdu”, “Gerçeklerle ilişkisini kaybetmiş durumda”, “Yolsuzluk skandalı Cumhuriyeti sarsıyor” “Erdoğan hükümeti etrafındakilere saldırıyor” vb.
Zira, bunu becerenlerin büyük fikirleri, küçük ayakkabı kutularına ve dinleme/ görüntüleme kasetlerine sığıyor. Büyük kitlelerin din duygularını ve toplumsal siyasi hoşnutsuzluklarını sömürmek buna yetiyor.
Ama çare yine o kitlelerde. Özgürlükle aradaki mesafeyi kapatacak ve toplumsal sorumluluk korkusunu üstünden atacak yine o emek kitleleridir. Yeter ki, özgüven kazansınlar. Ve hep birlikte o büyük fikre, çağdaş laik Cumhuriyete sarılalım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaygan Mantık 7 Şubat 2014
Yargı ve Demokrasi 30 Ocak 2014

Günün Köşe Yazıları