Dünyayı kadınlara verelim!

09 Nisan 2023 Pazar

Yediğimiz içtiğimiz ve soluduğumuz hava sadece seçimlere odaklanmışken ben şu son günleri birbirinden çok farklı birikimlerden gelen, farklı alanlarda çalışan kadınların kitapları arasında geçirdim. Onca farklılıklar arasında daha doğrusu onca zenginlik arasında ortak yanları da yok değildi: Tutkuları, çalışma azimleri ve daha güzel bir dünya yaratma düşleri... Üç kitabı da okuduktan sonra, içimdeki bastırılamayan duyguyu “Dünyayı kadınlara verelim” diye dillendirebildim. İşte birkaç ipucu: 

SANATIN GÜCÜ: GÖNÜL GÖKDOĞAN 

Gönül Gökdoğan, öğrencilik yıllarımda Paris’te yolumun kesiştiği, o gün bugün hayranlıkla izlediğim keman virtüözü, kurucularından olduğu İstanbul Konservatuarı hocası, sayısız öğrenci yetiştirmiş keman profesörü...

“Bir Gönül Hikâyesi” adlı yaşamöyküsünü anlattığı kitabı (Sözcükler Yayınları) Zeynep Keten kaleme almış. Akıcı, temiz özenli bir Türkçeyle tarihler ve yöreler arasında sınır tanımadan, dünle bugün arasında 1920’lerden günümüze bir yolculuk. 1920’lere dönüyoruz çünkü Gönül Gökdoğan’ın annesi bizim ilk bilimkadınlarımızdan, gökbilimci akademisyen Nüzhet Gökdoğan. İstanbul, Paris, Berlin, Tokyo arasında gidip gelirken sanatın, sanat tutkusunun gücünü ve sanata adanmış bir yaşamın zenginliğini yaşıyorsunuz. 

GELECEĞİ DÜŞÜNMEK: MERYEM KORAY

Bilimkadını, sosyolog, sosyal siyaset ve kadın sorunları üzerinde çalışmalarından yararlandığım Meryem Koray, müthiş çarpıcı, zorlu, risk almaktan korkmayan bir kitapla çıkıyor karşımıza: “Aptal İnsanlar, Zeki Makineler” (İletişim Yayınevi). Bugünü, durduğumuz yeri, insanı, geleceği sorgulayan kendi deyişiyle “bir düşünme ve tartışma denemesi”.

Yaşadığımız tüm bu teknik gelişmeler karşısında insan ve insanlık nereye gidiyor? Vahşi kapitalizmin silah, para, teknoloji üstünlüğüyle yarattığı benmerkezci güç, şiddet ve barbarlık sarmalında, yeni bir dil, yeni öneriler, yeni yöntemler önerebilecek sol nerede, sosyalizm nerede? Küresel sorunlara, küresel çözüm getirecek politikalar nerede? Toplumcu, dayanışmacı, çevreci, adil, ahlaki, etik, sürdürülebilir , katılımcı bir demokrasi mümkün mü? 

Ve yazarın sorusu: “Ne yönde değişmeliyiz ki akıllı makineler dünyasında insan olma, insanlaşma sürüp gitsin!” 

CESUR YÜREK: SUMRU NOYAN 

Sumru Akıncı Noyan çok başarılı bir diplomat, büyükelçi... Yıllarca Dışişleri Bakanlığı’nda çalıştıktan sonra, büyükelçi oluyor. “Nasılsa beni seçmezler” diye girdiği Birleşmiş Milletler sınavında yüzlerce aday içinden sıyrılıp üst düzey yönetici oluyor. Sonrası polisye bir romandan farksız... 

 Kaleme aldığı “Aklımda Kalanlar” adlı kitabında (Luna Yayınları) İran, Afganistan, Lübnan, Myanmar, Pakistan Tacikistan, Kamerun, Etiyopya... Bizi ülkeden ülkeye dolaştırıyor. Ama bu ülkelerin saraylarında, lüks egzotik, folklorik romantik ortamlarında falan değil... Silahların patladığı, kaçakçıların, mafyanın cirit attığı, kadınların horlandığı, yok sayıldığı, kapatıldığı, ortamlarda çalışıyor. Her an risk alarak erkek egemen alanlarda tek kadın, tek Türk kadın olarak görevini sürdürüyor. Çünkü Sumru’nun BM deki görevi, Uyuşturucu ile Mücadele Programı, ve İnsan Kaçakcılığının Önlenmesi bölümlerinin başkanlığıdır! 

Onu daha 11 yaşındayken doğduğu Akdeniz’in güzelim kasabası Gökova’dan, Ula’dan, ailesinden ayrılıp İzmir Amerikan Kız Koleji’ne yatılı geldiği günden beri tanıyorum. Sınıf arkadaşım. Aklında kalanları heyecanla ve BM’ye getirdiği farklı açılımları gözlemleyerek okudum. 

Evet, dünyayı kadınlara versek, her şey çok daha güzel olur. Ama önce şu 14 Mayıs’ta Meclis’te akıllı, duyarlı ve bilinçli kadınları çoğaltalım!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları