Füruzan hiç eskimedi, hiç eksilmedi

15 Şubat 2024 Perşembe

Birkaç gün önce Füruzan diye başlayan haber bana ulaştığında Türkiye’de kadın olmanın, insan olmanın, yazar olmanın, dirençli olmanın, yaratıcı olmanın, onurlu olmanın, çalışkan olmanın, sahici olmanın tüm yükünü omuzlamış, sadece eşsiz bir edebiyatçıya değil, aynı zamanda bir dosta da veda ediyordum.

Füruzan, edebiyatımızda bir olaydır! Bir fenomen! O fenomenle benim yolum çoook eskiden, yarım asır önce kesişti. Kendisiyle de kitaplarıyla da yolum bir daha hiç ayrılmadı. 

“Parasız Yatılı” kitabı 2021 yılında 50. yaşını kutlarken söylediklerimi/yazdıklarımı burada yinelemek istiyorum: Bu kitap hayatımıza giren, edebiyat tarihimize yerleşen, Türk öykücülüğünün mihenk taşlarından biridir.

BOMBA ETKİSİ

Şimdi bir an için gerilere dönelim. 1971’de yayımlanan “Parasız Yatılı”, edebiyat dünyamızın en önemli ödüllerinden biri olan 1972 Sait Faik Armağanı’nı kazandı. Ödül, o yıl ilk kez bir kadın yazara verildi. Ancak bomba etkisi yapan sadece bir kadın yazar, çok genç bir kadın yazar olması değildi. 13 Mayıs 1972 tarihli Milliyet gazetesindeki fotoğrafta, Füruzan ve ben karşılıklı oturmuşuz, o anlatıyor ben dinliyorum. Yazımın manşetine şu ilkler damgasını vurmuş:

“İlkokul mezunu”, “Yarışmaya ilk kez katılmış”, “Yarışmayı kazanan ilk kadın yazar”, “İlk eseriyle bu yarışmayı kazanmayı başaran ilk sanatçı”... 

Anımsıyorum bütün bu ilkler edebiyat dünyamızda bir bomba etkisi yapmıştı. Benim “bomba gibi” deyişimi Yapı ve Kredi Yayınları, 50. yıl özel baskısında daha güzel betimliyordu: “Yazınımıza göktaşı gibi düştüğü onun için söylenir.”  

Bu ilk kitabıyla Füruzan, tüm kalıpları yıkıyor, kuralları bozuyor, kendine özgü dilini, rengini, ritmini, kurgusunu yaratıyordu. Tüm eleştirmenler bu özgünlüğün altını çiziyordu. 

MİHENK TAŞI

Hayır bu tek atımlık bir barut/bomba/göktaşı değildi!

“Parasız Yatılı”nın hemen ardından “Kuşatma”, onun da ardından “Benim Sinemalarım” geldi. Bütün bunlar bir yıl içinde oldu. Bence bu üç kitap bir bütündü, birbirinden ayrılamazdı.

Özgünlüğü sadece dilinden, ritminden, duyarlığından değil, aynı zamanda ele aldığı konulardan ve sınıfsal bakış açısından geliyordu; bir de ayrıntılara gösterdiği özenden; adeta fotoğraf çekiyor, resimleri boyuyordu sözcüklerle... Ama en çok, en çok sahiciliğinden güç alıyordu.

Bu üç kitaptaki küçük kızlar, büyük kızlar, yalnız anneler, çalışan kadınlar, yoksullar, çaresizler, “teyzeler”, “amcalar”, göçmenler, toprağından koparılmışlar, evini arayanlar... Onların hepsi hem biraz Füruzan hem de bizleriz. 

PEN AÇIKLAMAMIZ: 

Yıllar boyu hiç eskimedi, hiç eksilmedi Füruzan! Hep çağı, özgünlüğü, sahiciliği ve insanlık onurunu yakaladı. O ilk üç öykü kitabını nice kitaplar, romanlar, izledi. Hepsinde ustalığını kanıtladı. 

İnsan sevgisi, doğa sevgisi, yaşama sevinci ve hiç ama hiç dinmeyen direnişlerle, pes etmeme azmiyle dokundu her birimizin en derinlerine.

Onu sonsuzluğa uğurlarken PEN Yazarlar Derneği olarak şöyle dedik: (Kayda geçsin diye paylaşıyorum.) 

“Türkçe ‘Parasız Yatılısı’nı yitirdi.

Ülkemiz de en değerli yazarlarından birini yitirdi. Bir ‘mucize’yi yitirdik. Birey olmanın, kadın olmanın farkına en güç koşullarda varmış ve bu bilinçle bilenmiş, yazdığı her şeyin hakkını vermiş, öyküleriyle kimsesizlerin, romanlarıyla devrimcilerin, röportajlarıyla emekçilerin ve şiirleriyle şairlerin yanında durmuş, gözlem gücünü yazdığı senaryolara, filmlere de katmış çok güzel, çok derin ve Cumhuriyet değerleriyle donanmış bir yurttaşımızı, yazarımızı, Füruzan’ımızı yitirdik. Edebiyat, sinema, Türkçe, Cumhuriyet ve ey sevgili yurdumuz başın sağ olsun. ‘Parasız Yatılı’mızın devri daim olsun.”

Sevgili Füruzan, canım arkadaşım. İyi ki varsın. İyi ki hayatımıza girdin, bizlere dokundun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları