Gazeteci olmak gazeteci kalmak...

25 Ocak 2024 Perşembe

Dün, günlerden Uğur Mumcu’nun katledildiği gündü. Gerçekleri herkesten önce gördüğü için, yazdığı için, söylediği için katledildi. Geleceğe ilişkin hakikati ortaya koyup hepimizi uyardığı için... Yaklaşan tehlikeyi, anayasanın, laiklik ilkesinin, adaletin, hak ve hukukun ayaklar altında çiğneneceğini, dinsel gericiliğin sömürü aracı olarak kullanılmasını; cemaatlerin iç yüzünü, siyaset-tarikat-ticaret ilişkilerini ifşa ettiği için katledildi. 

Ülkenin tüm kurumlarına sinsi sinsi radikal dinci ve liyakatsiz insanların yerleştirildiğini çok önceden görebildiği ve bunun gerçekleşmemesi için mücadeleden asla vazgeçmeyeceği bilindiği için katledildi.

YILLARDIR ÇAĞRIYA YANIT YOK 

Dün Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nce (TGC) düzenlenen “Gazeteci Olmak Gazeteci Kalmak” toplantısında Uğur Mumcu’yu ve öldürülen tüm gazetecileri anarken günümüzdeki sorunları da irdeledik. 

TGC Başkanı Vahap Munyar açış konuşmasında 2023’te dünyada 120 gazetecinin öldürüldüğünü (IFJ raporu); bunların yüzde 68’inin Gazze’de öldürüldüğünü açıkladı.

Bugüne dek Türkiye’de öldürülen gazeteci sayısı ise 67. Tetikçiler bulunsa da cinayetler aydınlatılmadı. TGC, yıllardır bu cinayetlerin araştırılması için TBMM’de bir komisyon kurulması için çağrıda bulunuyor ama yanıt alınamıyor. Munyar çağrıyı yineledi. 

Moderatörlüğünü TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş’in yaptığı toplantıda, TYS’den Kamil Tekinsürek, Agos Yazarı Pakrat Estukyan ve ben (PEN adına) konuşmacıydık. 

Her birimiz kişisel deneyimlerimizden yola çıkarak sorunları irdeledik. Tehdit, haksız gözaltı, tutukluluk, işsizlik, sansür, ayrımcılık, troller, basın kartı rezilliği, düşünce ve ifade özgürlüğü için verilen mücadele vb... Bunları paylaşmaya bu köşe elverişli değil ancak Patrat Estukyan’ı dinlerken gözyaşlarımı tutamadığımı itiraf etmeliyim.

GAZETECİYİM DEMEYE UTANMAYANLARA SELAM 

Sevgili, eşsiz meslektaşım, Hrant Dink, Agos gazetesinin önünde, ırkçı, faşist zihniyetin kararıyla sırtından vurulup öldürüldüğünde tarih 19 Ocak’tı. 

Agos’un editörlerinden, gazeteci, yazar, bence ülkenin sayılı aydınlarından olan Pakrat Estukyan, salonda Atatürk’ün dikkati çeken “Basın, milletin müşterek sesidir” deyişiyle başladı konuşmaya.

Günümüzde medya milletin ortak sesi değildi. Medya artık çoğunlukla iktidarın ortak sesi, daha doğrusu “şahsım devleti”nin sesiydi. Bir bakıma siyasal erkin borazanı.

Hayatın içinden seçtiği örneklerle ayırımcılığı ortaya koyan Estukyan, “Cumhuriyetin 100. yılını kutladığımız gibi, keşke millet olmanın da 100. yılını kutlayabilseydik” dediğinde ve bunu neden, niçin başaramadığımızı anlattığında ülkemin için için yanışı, sahnede benim gözlerimi de yakıyordu.

“Nerelisin” sorusuyla başlayan ama aslında, dilinin, dininin, mezhebinin, kimliğinin, düşünce biçiminin sorgulandığı ve “Haddini bil” işaretiyle biten durumlar... 

Bir de endişesini dile getirdi: Medyanın bugünkü (borazanlık) halini görünce acaba günün birinde çocuklarımız “Babam gazetecidir” demeye utanacaklar mıydı?! 

Günümüzde adaletin işleyişi ortadayken kimi meslekler (Örn: savcılık, hâkimlik) utanç nedeni olabiliyordu.

Sevgili bilge gazeteci Pakrat Estukyan, hiç endişen olmasın: 

“Dünyanın en güzel memleketi Türkiye bugün alabildiğine sömürülse de bu en güzel insanlar ırkçılık, milliyetçilik, dinsel fanatizmle zihinsel zehirlenmeye tabi tutulsa da...” Senin gibi gazeteciler var oldukça (sayıları çok değil ama yine de) çocuklarımıza anne ya da baba mesleği sorulduğunda “gazeteci” derken utanmayacaktır. 

İktidarın borazanı olmayı sürdürenler, onlar utanma yeteneğini kaybetseler de bırak onların çocukları düşünsün! “Gazeteciyim” demeye utanmayanlara selam olsun! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları