Tiranlığa Karşı Direniyoruz

17 Mart 2013 Pazar

(Sevgili okurlar, Gülşah Balbay’ın konuşması, Nilgün Cerrahoğlu’nun bıraktığı yerden devam ediyor.)
“Değerli dinleyiciler, geçen 11 Mart’ta Ergenekon duruşmalarının 277’ncisi yapıldı. 4 yıldır süren yargılamalar boyunca yaklaşık 3000 saati yargıç karşısında geçti. Hem de aç ve susuz. Hem de iddianameyle ilgisiz sorulara maruz kalarak. Eminim tiyatro yazarı Henrik İbsen yaşasaydı ve Silivri Cezaevi’nin içinde yapılan duruşma salonunda bir gün bulunsaydı yeni bir oyun yaratmak için ilham konusunda zorlanmazdı.
İnsan ömrünün okumaya yetmeyeceği kadar klasörlerin yer aldığı, sanıkların savunma haklarının gasp edildiği bir davadan ne kadar adil bir karar çıkacağı meçhul. Davanın tam gaz başlamasında sireni çaldıran
Tuncay Güney denen şahsın ‘Ergenekon bir projeydi’ açıklamasından sonra Silivri’nin kapılarını açmak için nedir beklenen bilemiyorum.
Adaletin, hukukun olmadığı bir ülkede dışarıda olan bizler bile kendimizi özgür hissedemiyoruz. Adaletin olmadığı yerde tiranlık başlar. Biz bu tiranlığa karşı tüm gücümüzle direniyoruz.

\n

O bir gazetecidir

\n

Basın özgürlüğü diğer özgürlüklerin emniyet supabıdır. AKP hükümeti bizzat kendi eliyle onu kısmıştır. Bu, diktatörlükten başka bir şey değildir. Şu anda 100’e yakın gazeteci içerde. İktidarın gözünde hepsi terörist.
77 masumu gözünü kırpmadan öldüren faşist katil
Breivik bile yargılanırken bizim ülkemizdeki tutuklu gazetecilerden çok daha fazla hakka sahipti. Bunları dile getirirken ülkem için acı ve utanç duyumsamasının içinde boğuluyorum.
Eşim hukuk arayışını ve mücadelesini, kalemini elden bırakmadan siyasal alanda verme kararı aldı. Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt Cumhuriyet Halk Partisi’nden iki sene önce seçime girdi ve İzmir milletvekili oldu.
Balbay bu yolla Türk kamuoyunun vicdanında çoktan beraat etmiştir.
Eşim suçsuzdur. O bir gazetecidir. Onun gönlünde çok sevdiği mesleği ve gazetesi Cumhuriyet yatmaktadır. Mesleğini özgürce yapabileceği günleri özlemle beklemektedir.

\n

Yitik bir toplum olduk

\n

Benim ülkemde faili meçhul cinayetlere kurban giden gazeteciler oldu. Ancak şimdi gazeteciler mermiyle, bombayla değil hukuk yoluyla katlediliyor.
Yahudilerin Nazi döneminde toplama kamplarına gidecek olan trene sessiz sedasız binişi gibi aydınlarımızda kaderine boyun eğmenin verdiği suskunluk var. Edilgen, yabancılaşmış, yitik bir toplum olduk. Herkes sıra bana ne zaman gelecek kaygısında.
Yıllar önce ülkemde komünizm düşmanlığı yaratılmıştı. Muhalif yazarlara, sanatçılara
‘Sen komünistsin, içeri!’ denilirdi. Şimdiyse iktidarı eleştiren gazetecilere, öğrencilere, avukatlara, akademisyenlere ‘Sen teröristsin, haydi Silivri’ye!’ deniliyor.
(Devamı
Işıl Özgentürk’ün köşesinde...)

\n

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları