‘Uzun Yürüyüş 68’ bitmedi, bitmeyecek...

07 Eylül 2023 Perşembe

İstanbul’da Yedikule Gazhanesi Hangar’ı gördünüz mü? Ben geçen hafta sonuna dek görmemiştim. Oysa tam 150 yıllık bir geçmişi var. (1873’te Fransızlara yaptırılmış. Yaklaşık dört yüz feneri besleyecek, kapasitesi artırılarak havagazı temin edecek gazhane 1880’de hizmete girmiş.) Bir zamanlar Suriçi’nin aydınlatma kaynağı olan Yedikule Gazhanesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından İBB Miras ile ciddi ve muhteşem bir restorasyon geçirdi ve yeni bir yaşam alanına, bir kültür merkezine dönüştürüldü.

Burada açılan ilk sergi “Uzun Yürüyüş 68” başlığını taşıyor. İBB Kültür Dairesi, PEN Yazarlar Birliği’ne başvurup bu sergiye paralel olarak “68 Ruhunun, Edebiyata ve Sanata Yansıması” başlıklı bir sohbet isteyince ikinci başkanımız Halil İbrahim Özcan ve ben, bizi ilgiyle dinleyen genç dinleyici kitlesinin karşısında bulduk. 

1960’LARIN KÜLTÜREL DOKUSU...

Küratörlüğünü Feyyaz Yaman’ın üstlendiği “Uzun Yürüyüş 68” sergisi, 24 sanatçının eserlerini içeriyor. Hepsi 68 ruhunu öyle ya da böyle yaşamış sanatçılar. Kimileri çoktan aramızdan ayrıldı, kimileri 68 ruhunu hâlâ sürdürüyor... Hayır illaki o günlere ilişkin eserler yok karşımızda. Ancak tüm eserler bir arada görüldüğünde 1960’ların kültürel dokusunu ortaya koyuyor.

Sergide eserleri yer alan sanatçılar şöyle (alfabe sırasıyla) Alaettin Aksoy, Asım İşler, Burhan Uygur, Cihat Aral, Zehra Aral, Sadık Karamustafa, Gülsün Karamustafa, Mustafa Ata, Nevhiz Tanyeli, Ömer Uluç, Özer Kabaş, Teoman Südor, Gülseren Südor, Komet, Koray Ariş, Ali Teoman Germener, Nur Koçak, Seyhun Topuz, Saim Bugay, Yüksel Arslan, Neşe Erdok, Balkan Naci İslimyeli, Kemal İskender, Orhan Peker. 

Sergide bir de muhteşem bir çizelge yer alıyor. Tüm genç ziyaretçilerin büyük ilgisini çeken o duvarlar boyu ilerleyen çizelgede neler yok ki: Dünyada ve Türkiye’de kültürel, toplumsal, ekonomik ve politik dönüşümler... Bunlar olurken sergide yer alan ve almayan sanatçıların durumu... Kültürel sanatsal üretim neydi; meydanları, alanları ele geçiren gençlerin serüveni, coşku dolu ayrıntılar...

O çizelgede Che’den Allende’ye, polislerden sendikacılara, Nixon’dan Ecevit’e ve Demirel’e kadar isimler. Beatles, Joan Baez, Bob Dylan da vardı. Sartre ve Beauvoir da Yaşar Kemal, Füruzan da Zülfü Livaneli, Milliyet Sanat Dergisi de var. 

Yine sergi mekânının ortasına kurulmuş iki dev beyaz perdede dünyada ve bizde 68 olayları, toplumsal ilişkilerin geçirdiği değişik, yenilenme, hak aramalar, bireysel ve toplumsal özgürlük talepleri, direniş, o coşku, o tutku aynen bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçiyor. 

Sergiyi hazırlayanları, tüm katılımcıları, emek verenleri kutluyorum. Sergi, gördüğü ilgi üzerine 31 Ekim’e dek uzatıldı. Pazartesi hariç her gün 10.00-18.00 saatleri arasında ziyarete açık.

68 RUHU ÖLMEZ!

Sohbetimize gelince Halil İbrahim Özcan da ben de 68 ruhunun asla ölmeyeceğini dinleyicilerle paylaşmaya çalıştık. 

O zaman gençtik, güzeldik ve dünyayı değiştirecektik. En çok, “Gerçekçi olup olanaksızı istedik”. Dünyayı fanatizmden, ırkçılıktan, köktendincilikten, milliyetçilikten, etnikçilikten, sömürüden, eşitsizlikten kurtaracaktık. “Yasaklamak Yasaktı”. Baskıya, totalitarizme son verecektik. Şiddete, silahlanmaya, militarizme ve savaşlara geçit vermeyecektik! 

Özellikle altını çizmeye çalıştığım kimi noktalar şunlardı: Evrensel bir destana dönüşen “68 Mayıs” elbet o yıl olup bitmedi. Çok daha önce başladı. Ve bugün hâlâ devam etmekte... İstanbul’da Dolmabahçe’de ABD 6. Filo’yu denize döken devrimci gençler “Tam bağımsız, demokratik bir Türkiye” isterken güçlerini, Kurtuluş Savaşı’mızdan, Kemalizmden alıyorlardı.

Ne acıdır ki 68’in simgesine dönüşen Deniz Gezmiş ile arkadaşları Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edilerek, Mahir Çayan öldürülerek tarihimize kara bir leke sürülürken Fransa’daki simge “Kızıl Dany” (Daniel Cohn Bendit) AB Parlamentosu’nda da yerini alan bir siyasi lider oluyordu.

Politik, ekonomik, toplumsal ve kültürel bir değişimi hedefleyen 68 olayları, dünyanın her yerini tutuşturan bir ateşti. Yaşamın her ama her alanına yayılmıştı. 

Ve o yıllarda sanat, devrimci bir eylemdi. Devrim umudu ve devrim düşüncesi yaratıcı bir eylemdi. Totaliter rejimlerin 68 ruhundan korkmaları da bundandı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları