Yaralarınızla konuşun

Yaşamın bizde bıraktığı izler üzerini örtünce iyileşmiyor. Onlarla konuşmak ve iyileşmelerini istemek gerekiyor.

Meryem Parlak

Geçmişimiz ardımızda bıraktığımız tüm o kötü anılarıyla bir daha ayak basmamız gereken giderek uzaklaştığımız bir diyar mıdır? Yoksa ondan kaçtıkça hüzünlü yüzünü yeniden gösteren bir parçamız mı? Yaralarımızı iyileştirmek güzel bir eylemdir ama yazar Selen Baranoğlu diyor ki “Bazı yaralar yararlıdır”. Doğan Novus etiketiyle çıkan kitabında öykü anlatıcılığıyla yaraların gün yüzüne çıkışını irdeleyen Baranoğlu ile en gizli yaralar üzerine söyleştik.

- Neden bazı yaralar yararlıdır?

Çünkü bazı yaralardan öğreniriz ve öğrendiklerimizle zenginleşir, bilgeleşiriz. Hepimizin geçmişinde türlü yenilgiler, acılar, kederler var. Tüm bunlar ruhumuzda yaralar açabilir elbette, fakat o yaraların mağduriyetine teslim olup yaşamak yerine onlardan ne öğrendiğine odaklandığında aldığı yaralara şükredebilir bile insan. O yüzden bazı yaralar gerçekten yararlıdır.

- Kitapta şu soruyu soruyorsunuz, "Geçmiş, bir daha ayak basmayacağımız uzak bir ülke midir?" Peki geçmişte uzaklaşmaya çalıştığımız anılar ve yüzleşmelerimiz nasıl olmalı?

Bana kalırsa geçmiş uzak bir ülke değil aksine anayurdumuz. Ondan kaçarak değil onunla barışarak uzaklaşmaya çalıştığımız şeyleri ardımızda bırakabiliriz. Yüzleşme dediğimiz şey bir hesaplaşmadır bana kalırsa. Gideni, kalanı, eksileni, artanı görüp kabullenip yola devam edebilmektir. Bunu başarabilmek için geçmişimizle barış anlaşması şarttır bence. Tamam olan oldu, bitti. Değiştirebilir misin? Hayır. Geriye dönüp yeniden yazabilir misin? Hayır. O zaman kabullen, affet ve bırak. Kaçarak yeni bir yol çizemezsin.

EN KORKUTAN ŞEY

- “Bedelini ödemekten kaçındığın şeyler sana daha pahalıya mal olur.” Bu da "geçmiş" ülkesini ziyaret etmekten kaçınmakla ilgili bir durum mu?

Dostoyevski “Suç ve Ceza”da şöyle der: “İnsanları en çok korkutan şey yeni bir adım atmak, yeni bir söz söylemek.” Çünkü sonunda bir sorumluluk almayı, bir bedel ödemeyi gerektirir bu. Bu yüzden insanlar yeltenmezler, teşebbüs etmezler, kendi mutsuzlukları içinde yapay bir cennet yaratıp orada mutluymuş gibi yaşamayı sürdürürler. İşte bana kalırsa bu atamadığın adımın bedelidir ve sana çok daha pahalıya mal olur. Yani bu sorunun yanıtı evet, geçmişine bir yara izi daha katmaktan korktuğun için şimdiyi harcamak meselesi bu.

- Özgürlük ve sorumluluk zıt görünen ama birbiriyle eşgüdüm içinde olması gereken kavramlar. Birisi olmazsa diğeri neden olmaz?

Özgürlüğün benim için önemli bir değer olmasının arkasında yatan sebep tam da bu: Sorumluluk. Özgür olmak kendini taşımayı, güçlü yönlerini ve sınırlarını bilmeyi gerektirir. Kendi yaşantını yönetemiyorsan özgür değilsindir. Fakat yaşantını yönetebilmek için de elini taşın altına sokman, kararlar vermen, o kararları uygulaman ve onların arkasında durman gerekir.

BITMEYEN UMUT DEPOSU

- Kendinizi, yaşama bakışınızı ve çıkarımlarınızı insanlarla paylaşma amacınızı nasıl tanımlarsınız?

Yaşamdaki temel değerlerim özgürlük, özgünlük ve kesinlik. Bunların hayata geçirilmediği ortamlarda huzursuz oluyorum. Yaşama ilişkin her şeye de bu değerler üzerinden bakıyorum. İçimde bitmeyen bir umut deposuyla yaşıyorum diyebilirim, bu da benim savaşçı yönümü besliyor. Sürekli bahaneler arkasında saklanıp kendine acıyanların değil yaşantısını yönetebilenlerin kendilerine ve çevrelerine faydası olacağını düşünüyorum ve bunu anlatmak için paylaşıyor, konuşuyor, yazıyorum. İnsanların ancak sorumluluk alarak ve bunun için çabalayarak kendi yaşamlarının gidişatını değiştirebileceklerine inanıyorum.