Kadınsız üretim olmaz

.

Jale Özgentürk

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.

Gerçek adı, Dünya Emekçi Kadınlar Günü. 

Bir rivayete göre, 8 Mart’ın tarihi 1857’ye uzanıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde dokuma işçisi kadınların grevine ve yakılan fabrikada 129 kadının yanarak can vermesine... Bir başka rivayet ise, 8 Mart’ı, 1917’de Petersburglu kadın proleterlerin Bolşevik Devrimi’nin kıvılcımını çaktığı güne bağlıyor.

8 Mart’ın dünya kadınlarına adanmasında, komünist kadın hareketinin öncülerinden Clara Zetkin’in 1921’deki önerisi etkili oluyor. 8 Mart sonradan, 1977’de Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Kadınlar Günü olarak kabul ediliyor.

Başlangıcı hangi hikâyeye uzanırsa uzansın, 100 yıldan uzun bir süredir tüm dünyada kadınların eşitlik mücadelesi ve 8 Martlar durmaksızın sürüyor.

Türkiye ise kadın erkek eşitliği konusunda dünyanın en kötülerinden: 153 ülke arasında 130’uncu sırada. 

Kreşten eşit ücrete, “kadının yeri evidir” anlayışından, çalışma hayatında ilk vazgeçilen olmaya kadar çok çeşitli ayak bağı var.

Türkiye’de anne olmanın cezası, yüzde 30 daha düşük ücret almak!.

Çalışma hayatında Dünya “Emekçi” Kadınlar Günü’nü doğuran sömürü düzeni, taşeronlaştırma, uzun çalışma saatleri gibi sorunlar azalmıyor, artıyor.

Kadın olmak her alanda zor. Ev kadını da olsan, sanayici de, girişimci de olsan, sendikacı da...

Kadınların önünde görünmez bir engel olan o “cam tavanları” delip geçmek zor!.

Arkadaşımız Gamze Bal’ın çalışmasıyla, bugün bu sayfada o tavanları delen ya da delemeyen kadınların neler yaşadığına kısa da olsa yer vermek istedik.

Bu 8 Mart ve tüm 8 Martlar, kadınların toplumsal yaşamda hak ettikleri yere yaklaşmalarına vesile olsun...