43. İstanbul Film Festivali kapsamında kült film yenilendi: Sinema tutkusu

İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın (İKSV) düzenlediği 43. İstanbul Film Festivali, önceki gün nostaljik olduğu kadar anlamlı bir film gösterimine ev sahipliği yaptı.

Orhun Atmış

Festival kapsamında, Atıf Yılmaz’ın Ümit Ünal’ın senaryosundan beyaz perdeye aktardığı, başrolünde Türkan Şoray’ın üç farklı karaktere can verdiği “Hayallerim, Aşkım ve Sen” filmi (1987), yenilenmiş kopyasıyla ilk kez izleyiciyle buluştu. Beyoğlu’nda Atlas Sineması’nda yapılan gösterime, Türkan Şoray’la birlikte film ile en iyi görüntü yönetmeni ödülü kazanan Çetin Tunca ve film ekibi katıldı. 

Gösterim öncesi sahneye Zurich Sigorta’nın desteğiyle restorasyonu yapan Atlas Post Production ekibi çıktı ve restorasyon sırasında Atıf Yılmaz’ın ince yönetmenlik yöntemini anlamaya çalıştıklarını söyledi. Türkan Şoray ise sahneye en son çıkarken izleyici tarafından ayakta alkışlandı. Yeşilçam’ın “sultan”ı, çekimler yapılırken başlarından geçenleri anlattı. Şoray, filmde canlandırdığı karakterlerden birinin “star” olmasına değinerek kendisinin gerçek hayatta hiçbir zaman “star” olmak gibi bir isteğinin olmadığını vurguladı. Sinemaya olan tutkusunu dile getiren Şoray, “200’den fazla film çeken star mı olur” diye konuştu. Usta sanatçının, filmin görüntü yönetmeni Çetin Tunca’yla olan anıları da salonu dolduranları güldürdü. Tunca, filmin dikkatle ve düşünerek izlenmesi gerektiğine değindi. 

YEŞİLÇAM'IN SONUNA DOĞRU

Sinema tarihçisi Agâh Özgüç’ün, “sinemanın sinemaya baktığı” bir film olarak yorumladığı Hayallerim, Aşkım ve Sen nahif bir senaristin ünlü bir yıldıza aşkının hikâyesi paralelinde eski parlaklığını kaybetmeye başlayan Yeşilçam sistem ve ortamını anlatıyor. Sinemanın genel anlamda büyüleyici oluşu, filmin her anında kendini hissettiriyor. Derya karakterinin “Sinema tanrı mı şeytan mı bilemiyorum” sözü bu noktada çarpıcı. 

Hayallerim, Aşkım ve Sen, tematik açıdan katmanlı yapısıyla dikkat çekiyor. Senarist Ümit Ünal’dan Atıf Yılmaz’a, filmin karakterlerini de etkilemiş yoğun sinema tutkusu ve Beyoğlu sevgisi izleyicinin gözlerini yaşartmayı başarıyor. Film, buradaki rolleriyle öne çıkan Türkan Şoray’ın da o zamana dek izlediği kendi Yeşilçam duruşunu ele alışı açısından bir ilk.

FİLMİN KONUSU

Filmin içeriğine gelecek olursak senarist Coşkun (Oğuz Tunç), çocukluk yıllarından beri ünlü yıldız Derya Altınay’a (Türkan Şoray) âşıktır. Öyle ki onun canlandırdığı kurmaca melodram film kahramanları zıt karakterli Nuran ile Melek, genç adamın yaşamına sızmışlardır. Coşkun’un yeni umutlara yelken açmasıyla iki hayal gittikçe “unutulmaya” başlar. Çünkü Coşkun, Derya ile tanışmanın bir yolunu bulmuştur. Hayalinde onu canlandırarak düşsel bir aşk öyküsü yazar, bu senaryo sonunda filme çekilir ve başrolü de Derya oynar fakat ortaya çıkan film, başta yapımcıların müdahalesi sonucunda beklentilerden uzaktır...