ADD'den 'Rusya-Ukrayna' açıklaması: 'Atatürk 86 yıl önce dehasını ortaya koydu'

Devam eden Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin açıklama yapan Atatürkçü Düşünce Derneği, 'Büyük Atatürk’ün 86 yıl önceden büyük bir savaşı önleme başarısı göstererek dehasını ortaya koyduğunu' kaydetti. Açıklamada, "İngiliz emperyalizminin teşvikiyle Anadolu’yu işgale kalkışan Yunanistan’ın ve 1990’ da ABD’nin kışkırtmasıyla Kuveyt’i işgal eden Irak’ın başlarına gelenlerden ders alınmadığı ortadadır" denildi.

cumhuriyet.com.tr

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin 7. gününde bir açıklama yayımladı. ADD’den yapılan yazılı açıklamada Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın 24 Şubat’ta başladığı anımsatıldı. 

Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasının ardından bağımsız hale gelen cumhuriyetlerin, emperyalist devletlerin paylaşım alanı haline geldiği, yükselen ekonomik krizin etkisiyle her türlü beşinci kol faaliyetinin hız kazandığına dikkat çekilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Yıkılan rejimin zenginliklerine el koyan oligarklar, mafyatik ilişkilerle büyük güce ulaşmışlar, bu gücü korumak ve yeni ekonomik ilişkiler geliştirmek için emperyalist devletlerle kirli ve karanlık ilişkiler kurmuşlardır. Türkî Cumhuriyetler olarak anılan Orta Asya’daki devletler, 'İslam' etkisi kullanılarak CIA destekli FETÖ’ye açılmış, bu emperyalist işbirlikçisi örgüt, bağımsızlığını kazanan cumhuriyetlerde ABD adına öğretmen maskeli ajanlarıyla yıkıcı faaliyetler yürütmüştür. Sovyetler döneminin Doğu Avrupa’ya komşu kesimindeki cumhuriyetler ise; yaygın şekilde Soroscu 'Turuncu Devrim' adı verilen batı yanlısı protesto hareketleri üzerinden emperyalizmin etki alanına sokulmuş, bu etkiyi sürekli kılmak için ya NATO üyesi yapılmışlar ya da topraklarını ABD üslerine açmak zorunda bırakılmışlardır."

'EKONOMİK SAVAŞ BAŞLADI'

"Çekya, Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya ve Slovakya ile Yugoslavya’nın Batı emperyalizmi tarafından parçalanması ile ortaya çıkan Slovenya, Hırvatistan, Karadağ, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk apar topar NATO’ya alınmışlardır. Birer NATO (ABD) üssü haline gelen bu ülkeler dışında kalan alanlarda da, ya ABD üsleri kurulmuş ya da büyük ölçüde silah yığılmış, son olarak Yunanistan’da, özellikle Batı Trakya ve Dedeağaç’da büyük askeri yığınak ve tatbikatlar yapılmıştır. Özellikle Ukrayna’daki turuncu devrimler sonucu yönetime getirilenlerin, Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz akışını sağlayan nakil hatları üzerinde hak iddia etmesiyle ekonomik savaş başlamıştır."

'NATO VE AB YALNIZ BIRAKTI'

"Rusya Federasyonu’nu çevreleyen yeni NATO üslerinin varlığı ve Ukrayna’nın NATO’ya alınmak istenmesi tahrikleri en üst noktaya taşımış, 2014 yılında Rusya tarafından hukuk dışı ilhak edilen Kırım’dan sonra, bu kez Ukrayna’nın Rusya sınırındaki stratejik bölgeleri Luhansk ve Donetsk - ulusların  kendi yazgılarını belirleme haklarının kabul edildiği İkiz BM Sözleşmelerinin, bağlı olunan devletten ayrılmada halk oylamasının ülke genelinde yapılmasını zorunlu kıldığını umursamadan - bağımsızlıklarını ilan etmişler ve hemen Rusya ile diğer bazı ülkelerce tanınmışlardır ki, bunun da uluslararası hukuka aykırı olduğu açıktır."

"Hal bu iken; Bağımsız (!) Luhansk ve Donetsk Cumhuriyetleri’nin yardım istedikleri bahanesiyle Rusya Federasyonu 24 Şubat 2022 sabahından itibaren Ukrayna’nın stratejik bölgelerini vurmaya başlamıştır.  ABD Başkanının Rus saldırganlığına yanıtı, sadece ekonomik yaptırımlar ve bankacılık sisteminin hedef alınacağı gibi komik ve işe yaramaz söylemler olurken, Rus saldırısı başlamadan önceki en ilginç gelişme ise; ABD, Japonya ve İngiltere ile NATO ve AB ülkelerinin, Rusya’ya yönelik kof tehditler dışında kıllarını kıpırdatmamaları, Ukrayna’ya askeri yardım yapmayacaklarını, Rusya ile savaşmayacaklarını açıklamaları, yani uzun süredir kışkırttıkları Zelenski yönetimindeki Ukrayna’yı yalnız bırakmaları olmuştur."

'DERS ALINMADI'

"Bütün bu gelişmeler emperyalizmin; güdümüne alarak sömürdüğü alanları korumak için neler yapabileceğini, dik durmasını beceremeyen ülkeleri nasıl piyon olarak kullanıp zora düştüklerinde ortada bırakacağını bir kez daha göstermiştir. Yüz yıl önce İngiliz emperyalizminin teşvikiyle Anadolu’yu işgale kalkışan Yunanistan’ın ve 1990’ da ABD’nin kışkırtmasıyla Kuveyt’i işgal eden Irak’ın başlarına gelenlerden ders alınmadığı ortadadır."

"Gelinen noktada - ne yazık ki bütün uyarılara karşın onyıllardır ısrarla sürdürülen yanlış politikalar sonucu - enerji ve tarım ürünleri ithalatı yönünden bağımlı hale geldiğimiz Rusya ile yine tarım ürünleri aldığımız Ukrayna arasında yaşanan bu savaşın ülkemizi çok olumsuz etkileyeceği açıktır. Daha şimdiden Türk Lirası'nın en çok değer yitiren ikinci para olması bunu göstermektedir. Öte yandan; savaş halindeki her iki ülkenin de Karadeniz’e kıyısı olması ve Ukrayna’yı kışkırtan ülkelerin deniz yolu ile yardım göndermeye kalkışabilecekleri olasılığı da, Boğazlara egemen olan ülkemizi doğrudan ilgilendirmektedir."

'KÜÇÜMSEYENLERİ MAHCUP ETTİ'

"Nitekim ortaya çıkan savaş hali, 20 Temmuz 1936’da Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük öngörü ve diplomatik ustalıkla 10 ülkeyi (Türkiye, İngiltere, Sovyetler Birliği, Fransa, Avustralya, Japonya, Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya) masaya oturtarak imzalattığı Montrö Boğazlar Sözleşmesi kapsamındadır ve Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkeler bu barış denizine savaş gemisi sokamayacaklardır. Bu sözleşme ile Büyük Atatürk 86 yıl önceden bölgede gelişebilecek büyük bir savaşı, belki de 3. Dünya Savaşını önleme başarısı göstererek dehasını bu konuda da ortaya koymuş, Montrö’yü her fırsatta küçümseyenleri mahcup etmiştir."

"Keza, Atatürk’ün emperyalistleri bölgeye yaklaştırmamak için komşularımızla imzaladığı 9 Şubat 1934 tarihli - Türkiye, Yugoslavya, Yunanistan ve Romanya arasındaki - Balkan Antantı ve 8 Temmuz 1937 tarihli - Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasındaki - Sadabat Paktı’nın ne kadar önemli antlaşmalar olduğu da - 2. Dünya Savaşından sonra- son 30 yılda yaşananlarla da defalarca ortaya çıkmıştır. Balkan Antantı olmayınca - başta Yugoslavya - Balkanlar, Sadabat Paktı kalmayınca da Irak başta olmak üzere diğer komşularımız ateş hattında kalmışlar, büyük acılar çekmişler, bölünmüşler, emperyalizme yem olmuşlardır."

'TALİHSİZLİK VE AYMAZLIK'

"Kurtardığı vatan, kurduğu Cumhuriyet, yarattığı çağdaş ülke yanında, adeta bir kâhin gibi geleceği görerek, Dünyanın 2. Paylaşım Savaşına koştuğu günlerde imzalanmasını sağladığı bu 3 antlaşma ile ülkesini (ve bölgesini) korkunç felaketlerden koruyan, tartışmasız bütün dünyanın saygı ve hayranlık duyduğu böyle büyük bir devlet adamı ve dahiye kendi ülkesinde kimilerince 'ayyaş' denebilmiş olması, ilke, devrim ve eserlerinin yok edilmeye çalışılması ne büyük talihsizlik, ne ürkütücü aymazlık, ne tarifsiz acıdır! Ülkemizi yönetenlerin - ve tabii yönetme iddiasında olanların da - yaşananlardan ders almasını, komşularla dostluk ve barışa dayalı ilişkiler kurmanın, emperyalistlerle mesafeli, başı dik, bağımsız, Atatürkçü dış politika uygulamanın önemini kavramalarını beklemek hakkımızdır."

'TBMM EL KOYMALI'

"Atatürk’ün 1 Aralık 1921 tarihli Meclis konuşmasındaki 'Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı, bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyet-i milliyece mücadeleyi öngören bir mesleği takip eden insanlarız' sözleri hiç akıldan çıkarılmamalıdır. Türkiye ne ABD, ne Rus emperyalizminin yanında olamaz, olmamalıdır. TBMM duruma el koymalı, aktif tarafsızlık politikası uygulanmalıdır. Ukrayna sorununun en öğretici yanlarından biri de; uluslaşmanın gerçekleştirilememesinin ve ulus devlet güvencesinin kazanılamamasının nelere mal olduğunun görülmüş olmasıdır. Bu noktada Atatürk’ün 'Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir' özdeyişi ile ifade ettiği millet tanımının ne denli yaşamsal önemde, uluslaşma  ve ulus devlet olma çabasının ne kadar yerinde ve vazgeçilmez olduğu artık herkes tarafından ve mutlaka belleklere kazınmalıdır. Hiçbir gerekçe ile ulusal bütünlüğümüz, iç cephe birliğimiz zedelenmemeli, Ulusumuz’u kutuplaştırıcı politikalardan kesinlikle kaçınılmalı, uluslaşma hedefinden asla uzaklaşılmamalıdır."

'TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE'

"Dış politikamız; BOP’un ülkemizi bölme amacı açık bir emperyal proje olduğu, ABD’nin Türkiye’ye 'stratejik müttefik' gibi davranmadığı, NATO’nun artık bir savunma örgütü olmaktan çıkıp Batı Emperyalizminin saldırı aygıtına dönüştüğü, Rusya’nın da yayılmacı emelleri olan bir devlet olduğu gözetilerek oluşturulmalıdır. Atatürk’ün 'Yurtta barış dünyada barış' ilkesi ancak böyle hayata geçirilebilir. ADD, elbette; amasız, fakatsız, en gür sesiyle 'Savaşa hayır!' diyor. Ama bununla yetinmiyor… Filler tepişirken ezilen çimen olmamanın yolunu Atatürk’ün yüz yıl önce gösterdiğini hiç unutmamamız, başka rehber, farklı yol aramanın beyhude ve çarenin yeniden Kemalist Cumhuriyet olduğunu görmemiz gerektiğini de ekliyor. Ne ABD, ne Rusya, yaşasın antiemperyalist tam bağımsız Türkiye!"