Kuduzda 'aşı" ve 'koruyucu tedbirler' hayat kurtarıyor

Prof. Dr. Sarp Üner, "Kuduz riski taşıyan bir temastan sonra yaraya durumuna göre bakım yapılmalı, hasta tetanos aşısı açısından değerlendirilmeli, gerektiğinde antibiyotik tedavisine başlanmalı, 4 doz kuduz aşısı ve bağışıklık serumu olan kuduz immünglobulini takviyesi verilmeli" sözleriyle uyarılarda bulundu.

AA

Kuduz, insanlarda ve birçok memeli hayvanda ölümcül seyreden, hayvanlardan insanlara bulaşan ve her iki gruba dahil bireylerde ortak olarak şekillenen zoonotik bir hastalık.

Prof. Dr. Sarp Üner, ölümcül seyreden kuduzdan korunmada aşının hayat kurtarıcı olduğunu belirterek, "Her yıl 29 milyondan fazla kişiye temas sonrası koruyucu uygulamalarla yüz binlerce kuduza bağlı ölüm önlenmektedir" dedi.

BELİRTİLERE DİKKAT

Kuduz virüsünün temastan sonra santral sinir sistemine ulaşmasının günlerce hatta haftalarca sürebildiğinden hastalığın kuluçka süresinin genelde 2-3 ay arasında olduğunu anlatan Üner, kuluçka süresinin alınan virüs miktarına, yaranın santral sinir sistemine olan yakınlığına, ısırılan bölgenin sinir dokusunun sıklığına, yara büyüklüğüne ve ısırılan yerde giysi, eldiven gibi materyallere göre bir hafta ile bir yıl arasında değişebildiğine dikkati çekti.

Prof. Dr. Üner, kuduzun ilk ve erken dönem semptomlarının ateş, kusma, ishal, karın ağrısı ve sindirim sistemi huzursuzluğu şeklinde olduğunu ve insanlarda klinik belirtiler ortaya çıkmadan kuduz tanısı konulmasının da mümkün olmadığının altını çizdi.

İlerleyen dönemde halsizlik yorgunluk, felç benzeri durumdan susama, korku gibi iç uyaranlara veya ışık, ses, gürültü gibi dış uyaranlarla gelişen sinirlilik, korku ve telaş haline kadar değişik bulguların görülebildiğini aktaran Üner, kesin tanının laboratuvar doğrulama ile yapıldığını söyledi.

"KORUNMA YAKLAŞIMLARI HAYAT KURTARICIDIR"

Üner, klinik bulgular geliştikten sonra kuduzun özgün bir tedavisi olmadığına işaret ederek, "Kuduz, eğer temas sonrası gerekli müdahale yapılmazsa yüzde 100 öldürücü bir hastalıktır, ancak temas sonrası korunma tedbirleri erken ve uygun şekilde alınırsa hayat kurtarıcıdır, bu kişiler hastalığa karşı yüzde 100 korunur" dedi.

Sahipli ve sahipsiz kedi ve köpeklerin aşılanmasının kuduz vakalarını sıfırlamak için atılabilecek en önemli adımlardan biri olduğunu vurgulayan Üner, korunmada önleyici tedbirlere ve aşılamanın önemine dikkati çekti.

Hayvanların aşılanmasının yanı sıra kuduz riski olan hayvanlarla sık temas eden kişilere temas öncesi koruyucu uygulamalar olarak tanımlanan ve aşılamayı da içeren "profilaksi" protokolünün yapılması gerektiğini belirtti.

Üner, kuduz riskli teması olan herkese temas sonrası önleyici uygulamaların yapılmasının şart olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:

"Bu kapsamda, kuduz riski olan hayvanlarla sık temas eden kişilere temas öncesi ve kuduz riskli teması olan herkese temas sonrası koruyucu uygulamalar olan profilaksi uygulanmalı.

Kuduz açısından riskli (veterinerlik hekim, hayvan bakıcısı) ve yüksek riskli (Kuduz araştırma laboratuvarı ve kuduz aşısı üretiminde) işlerde çalışanlar ile yaban hayat ile temas riski yüksek olan doğa sporları yapanlar ve kuduz riskli temas halinde uygun tıbbi yaklaşımın verilemeyeceği bölgelere seyahat edenlere temas öncesi aşı önerilir."

Kuduzun, hasta olma ihtimali olan hayvanlardan insanlara ve hayvanlara, genellikle açık yaraya salya teması, ısırıklar veya çizikler yoluyla yayıldığını aktaran Üner, bu tür temasların riskli kabul edildiğini söyledi.

"GEREKTİĞİNDE ANTİBİYOTİK TEDAVİSİNE BAŞLANMALI"

Prof. Dr. Üner, kuduz olduğundan şüphelenilen bir hayvanla temastan sonra yaranın derhal bol sabun ve suyla yıkanmasının hayati önem taşıdığını belirterek, sonrasında vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğini anlattı.

Temas sonrası hastanın yarasının tıbbi bakımı yapılması ve hastanın tetanos aşısı durumunun değerlendirilmesi gerektiğini dile getiren Üner, "Kuduz riski taşıyan bir temastan sonra, yaraya durumuna göre bakım yapılmalı, hasta tetanos aşısı açısından değerlendirilmeli, gerektiğinde antibiyotik tedavisine başlanmalı, bunların yanı sıra 4 doz kuduz aşısı ve bağışıklık serumu olan kuduz immünglobulini takviyesi verilmeli. Bunlar, yaşam kurtarır. Her yıl 29 milyondan fazla kişiye temas sonrası koruyucu uygulamalarla yüz binlerce kuduza bağlı ölüm önlenmektedir" bilgisini verdi.

Prof. Dr. Üner, veriler kuduz vakalarından büyük oranda köpeklerin sorumlu olduğuna işaret ederek, "Sahipli sahipsiz kedi ve köpeklerin tamamının kuduz aşısı yapılması gerekmektedir. Çünkü, kuduz şüpheli ısırıklarda köpek ısırıklarının oranı yüzde 95'tir. Kuduzun bulaşmasında en önemli etken köpeklerdir" dedi.

BU YILIN TEMASI "KUDUZ: TEK SAĞLIK, SIFIR ÖLÜM"

Kuduz aşısının, bilim insanı Louis Pasteur tarafından 1885'de bulunduğunu anımsatan Üner, Dünya Kuduz Günü'nün, kuduz aşısını bulan Pasteur'ün ölüm yıl dönümü olan 28 Eylül'de dünyanın en ölümcül bulaşıcı hastalığı ile ilgili farkındalığı artırmak, önleme ve kontrol çabalarını geliştirmek için tüm sektörleri, kuruluşları ve diğer paydaşları birleştiren bir etkinlik olduğunu söyledi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından, 2007'de başlatılan etkinliğin bu yılki temasının "Kuduz: Tek Sağlık, Sıfır Ölüm" olarak belirlendiğini aktaran Üner, "Bu yıl için belirlenen tema ile Covid-19'un halk sağlığı üzerindeki ciddi etkisini ve küresel olarak kuduz kontrol programlarındaki gerilemeyi göz önünde bulundurarak, kuduzla mücadelede son birkaç yılda azalan ivmeyi yeniden kazanabilmek amaçlanmaktadır" diye konuştu.

"AŞI İLE ÖNLENEBİLİR"

Üner, "Tek Sağlık" kavramının, hastalık kontrol programlarına giderek daha fazla yerleştiğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Covid-19 ve antibiyotiklere direnç gibi örneklerin de gösterdiği gibi, 'insan, hayvan ve çevre sağlığı' ayrılmaz bir şekilde birbirleriyle bağlantılıdır. Kuduzun ortadan kaldırılması için belirlenen DSÖ tarafından 2030 yılına kadar köpek kaynaklı insan kuduz ölümlerinin sonlandırılması hedefine ulaşma, ilgili bütün sektörlerinin iş birliği ile 'Tek Sağlık' yaklaşımının hayata geçirilmesine bağlıdır.

Bu hedef, kuduzun aşıyla önlenebilir bir hastalık olduğunu vurgulamakla birlikte, klinik belirtilerin başlamasını takiben neredeyse her zaman ölümcül bulaşıcı bir virüs hastalığı olduğu unutulmamalı."

Hastalıkla mücadelede aşının önemine işaret eden Üner, "Kuduz, maruziyet sonrası aşı gibi önleyici tedbirler olan profilaksinin zamanında uygulanması yoluyla yüzde 100 önlenebilir bir hastalıktır. Kuduz vakalarının yüzde 99'u köpek aracılığı ile olup, hastalık yükü orantısız bir şekilde kırsal kesimdeki yoksul nüfusta yoğunlaşmaktadır ve vakaların yaklaşık yarısı 15 yaşın altındaki çocuklarda görülmektedir." dedi.

Üner, birçok ülkede kuduz bildiriminin zorunlu olmasına rağmen, izlemlerin genellikle zayıf olduğunu ifade ederek, şu bilgileri paylaştı:

"Yaygın olarak eksik bildirim ve belirsizlikler nedeniyle insanlarda ve hayvanlarda gerçek hastalık yükünün çok daha fazla olması muhtemeldir. Dünyada her yıl yaklaşık 59 bin kişi, Ülkemizde de 1-2 kişi kuduza bağlı nedenlerle ölmektedir. Genel olarak baktığımızda, şüpheli sayısı, dünyada 29 milyon ve Türkiye'de 250 bin civarındadır. Temas sonrası, uygun zamanda aşıyı da içeren koruma önlemleri alınmasıyla dünyada kuduza bağlı yüz binlerce hayat kurtarılmaktadır."

Klinik bulgular geliştikten sonra kuduz hastalığının özgün bir tedavisi olmadığının altını çizen Üner, "Kuduz, ölümle sonuçlanan bir hastalık olduğundan, korunma yaklaşımları hayat kurtarıcıdır. Sahipli ve sahipsiz kedi ve köpeklerin aşılanması, 2030 yılı hedefine ulaşmak için atılabilecek en önemli adımlardandır. Temas öncesi, temas sonrası insanların aşılanması, hastalıktan korunmada esastır. Risk gurubunda bulunan kişilerin de mutlaka temas öncesi aşılanması önemlidir" uyarısında bulundu.