Organik tarımda taraflar çok dertli

1980’lerde AB’nin isteği üzerine başlayan organik tarım, 500 milyon dolar büyüklüğüne ulaştı. Tüketiciler fiyatların pahalılığından, üreticiler maliyetlerden şikâyetçi.

Yayınlanma: 16.01.2018 - 06:12
Abone Ol google-news

Son dönemlerde bilinirliği daha da artan organik tarım üretiminde üreticiler fiyatların pahalılığından yakınırken tüketiciler de genel tarıma oranla fazla olan maliyetin karşılanamamasından şikâyet ediyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 2016 organik tarım verilerine göre, Türkiye’de 67 bin 878 üretici, 379 bin 42 hektar alanda 238 çeşit ürünle organik tarım üretimi yapıyor. Pazarın büyüklüğü ise 2016 itibariyla 500 milyon dolar seviyesinde.

Dünyadaki organik gıda ve içeceklerin perakende pazar payı ise 82 milyar dolar büyüklüğüne ulaştı. Dünyada yapılan organik tarımın sağlıklı tüketim kaygısıyla, Türkiye’de ise AB ülkelerinin talebi üzerine ihracat amacıyla başladığını aktaran Buğday Derneği Eş Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu, “Biz organik tarıma 1980’lerde Avrupa’ya ihracat gerçekleştirmek üzere başladık. Yani tabandan gelen bir hareket değil” dedi. Mevcut organik gıda üretiminin yüzde 95’inin ihraç edildiğini aktaran Şehirlioğlu, üreticinin verdiği bedelin karşılığında yüksek vergilerle zorlandığını ve istediği gibi kazanç elde edemediğini anlattı.

‘Alım gücü düşük’

Batur Şehirlioğlu, ekolojik tarım ürünlerinin pahalı bulunmasının Türkiye’deki alım gücünün düşüklüğünden kaynaklandığını söyledi. Türkiye’deki fiyatların Avrupa’dan daha pahalı olmadığını, ancak alım gücünün Avrupa’ya göre düşük olmasından dolayı fiyatların pahalı bulunduğunu belirten Şehirlioğlu, “Biz 2006’da Şişli-Feriköy’de organik pazar açtığımızda marketlerdeki organik ürünler yalnızca 2 taneydi. Şimdi bu ürünlere olan talep arttı. Ancak pahalı bulunuyor. Maliyeti yüksek olan ürün ucuz satılamaz. İnsanımızın alım gücü düşük” diye konuştu.

İç pazar sürünüyor

Türkiye’de gerçekleştirilen organik tarımın ihracat temelli olmasının iç pazarda sıkıntı yarattığına değinen Şehirlioğlu, pazar araştırması yapmadan organik tarım üreticiliğine başlayanlarla da bu sorunların derinleştiğinden bahsetti. Şehirlioğlu, “Üreticilerin çoğu bu işe hevesle başlıyor. Ancak, iç pazar küçük ve sürünüyor. Lojistik de düşünmek zorundayız” dedi. Buğday Derneği’nin öncülüğünde kurulan organik pazarlarda ürünlerini satışa sunduklarını aktaran Saklı Cennet Yönetim Kurulu Üyesi Vildan Yıldız ise, üreticilerin üretim girdi maliyetlerinden olumsuz etkilenmesinin, tüketicilere pahalı fiyat olarak yansıdığını söyledi.

Üreticinin belini büküyor

Organik üretimin maliyet artırıcı zorunlu basamaklara ihtiyaç duyduğunu dile getiren Yıldız, üretim aşamasından itibaren her adımı kontrollü giden bir üretim şeklinden bahsedildiği için, bu denetimlerin ve uyulması gereken prosedürlerin bütçesel ağır bir maliyeti olduğunu anlattı. “Bizim gibi üreten, mamul haline getirip pazarlayan şirketlerde bu maliyetlendirme her aşama için tekrarlanarak büyür” diyen Yıldız, bellerini büken konunun ise organik hayvancılık olduğunu kaydetti. “Organik hayvancılık, kâr gayesi güden bir işletme için ilerlenemez bir sektördür şu an. Gökçeada’ya yüklenen kamyon kamyon organik yemler hem zamlı nakliye hem de zamlanan yem fiyatları ile baş edilemez haldedir” diyen Yıldız, “Üretim kadar satış hacmi de yakalansa fiyatlar düşecektir. Bu doğrultuda bakıldığında denge eşit değildir” dedi.

Nedir bu organik tarım?

“Organik tarım toprak, tohum ve emekten oluşur” diyen Batur Şehirlioğlu, organik tanımı şöyle tanımlıyor: “Geleneksel tohum, organik sertifikalı tohum, bunlar yoksa standart/ hibrit tohum kullanılabilir ancak GDO’lu tohumun kesinlikle yasak olduğu bir üretim biçimi. Fidelerin de organik sertifikalı olması lazım. Kimyasal gübre, toprağı yozlaştırdığı için yasaktır. Tarımda kullanılan zirai ilaçların yerine ekolojik tarımda biyolojik mücadele yöntemi ile bitkileri sık ekmemek ve doğru su miktarı gibi fiziksel mücadele yöntemlerini kullanırsınız.”

Doğu Anadolu organikte birinci

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na göre organik gıda üretiminde ilk sırayı yüzde 57 pay ile Doğu Anadolu Bölgesi alırken, Ege Bölgesi yüzde 23.7 ile ikinci; Güneydoğu Anadolu Bölgesi yüzde 6.4 ile üçüncü sırada yer alıyor. Türkiye’de öne çıkan ekolojik tarım ürünleri ise, kuru incir, kuru kayısı, kurutulmuş domates, ceviz, antepfıstığı olarak belirtiliyor. Sektör temsilcileri, bitkisel üretimin yanı sıra organik hayvansal üretimin de son yıllarda ilgi gördüğünden bahsederek, en çok rağbet gören ürünlerin et, süt, yumurta, yoğurt ve bal olduğunu söyledi.

‘Eko’ ibaresine dikkat!

Bazı tüketicilerin tezgâhlarda satılan gıda ürünlerinin başına ‘eko’ ibaresi koyarak tüketiciyi yanıltma yoluna gidebildiklerini anlatan Vildan Yıldız, bazı durumlarda tüketicinin gözünde doğal ürün ile organik ürünü eşitlenmeye çalışıldığını söyledi. Yıldız, “Eğri büğrü, çarık çürük ürünlerin de yüksek fiyata organik diye satıldığına şahit oluyoruz” diye konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler