Michel Onfray'den 'Yolculuğa Övgü'

Michel Onfray’in kaleme aldığı “Yolculuğa Övgü”; Heredotos’a selam gönderen, Kartezyen yol hesabını es geçmeyen, göçleri de içine alan seferlere dikkat çeken, edebiyattaki yol ve yolculuk anlatımını yorumlayan, yola çıkma arzusunu, yolda olmanın sefa ve cefasının altını çizen, gidiş ve dönüşlere yoğunlaşan bir kitap. Kısacası, coğrafyanın ve seyahatin poetikasının oluşumunu anlatan bir metin.

Yayınlanma: 30.09.2017 - 13:56
Abone Ol google-news

Eski Yunan’dan kalma gezginlik ateşi
 
Yola çıkmanın ve seyahat etmenin, pragmatik olmadığı ya da herhangi bir şeyin üstünü örtme amacı taşımadığı zamanlarda; seyyahlar, filozoflar, düşünür ve bilgeler adım atığı her mekâna dair bir şeyler öğrenmeye, oralarla ilgili üç-beş satır yazmaya ve yolculuğun ne olduğu ve ne olmadığına ilişkin fikir ortaya koymaya çalışırdı. Bugün sayıları azalsa da böyle kişiler var.

Ayakları toprağa basan filozoflardan Michel Onfray; Epikuros’tan başlayıp Nietzsche’yle devam eden, oradan da Fransız materyalizmine ve anarşizme uzanan yolda felsefi söylemini geliştirirken doğadan kopmayan ve bilinenden biraz daha farklı bir üslupta kitaplar kaleme aldı. Türkiyeli okurlar onu Ateist Manifesto, Bir Putun Alacakaranlığı ve Filozofların Karnı adlı kitaplarından hatırlayacak.

Onfray’in felsefi seyahati bu kez Yolculuğa Övgü’yle devam ediyor; yola çıkmayı isteyen ve bunu gayet yalın gerekçelerle yapan, her şeyden önce yola tutkun insanlar için gezginliğin ne anlama geldiğini anlatmaya uğraşıyor yazar.
 
İNSAN KENDİNİ YOLDA SABİTLER

Yolculuğun, belli belirsiz ve güçlü bir istekle başladığını söyleyen Onfray, yeryüzünün çeşitli mitleri ve Yunan hikâyelerinde yer alan bu arzunun tasviriyle çıkıyor seyahate. Yola koyulmanın, çocukça bir hevese benzediğini okura hissettiren yazar, “insanın iflah olmaz bir göçebe hâline gelişini” anlatmaya çabalıyor. Bir anlamda, yolculuk sancısı veya seyahate çıkma sıkıntısı bu.

Her yerleşik, bir noktada mutlaka kendisine “Ne kadar göçebeyim?” diye sorar; Onfray’e göre bu, bir huzursuzluğun yani güven-güvensizlik ya da hareketlilik-durağanlık ikileminin zihni meşgul edişinden doğar. Yolda olmak, Onfray’e göre göçebeliğin başlangıcıdır ve söz konusu durum kimilerini irkiltebilir: “Göçebe, iktidarları kaygılandırır, o denetlenemez; takip edilmesi, dolayısıyla tespit ve tayin edilmesi imkânsız özgür elektron hâline gelir.”

Yola çıkan herkesin Eski Ahit’ten bu yana, iktidar ve güç sahiplerini rahatsız ettiğini hatırlatan Onfray, işaretlenmesi ve yerleşik hâle getirilmesinin zorluğundan dolayı göçebeliğin sürekli bir tedirginlik yarattığını belirtiyor. Neredeyse yoldaki herkes bir bakıma günah keçisine dönüştürülüyor. Diğer bir deyişle bugünün gerçek seyyahları, hâlâ çobanın ayak izlerini takip ederken Eski Yunan’dan kalma ateş yine bedenlerde dolaşıyor. Onfray’in bahsettiği ateş, seyyahın benliğinde açılan boşluğu geziyle, keşif dürtüsüyle ve varılan yere dair üretilen cümlelerle doldururken bunların tümü, geziyi yetkinleştiriyor.

Açılan haritalarda dağ sıraları yükselir ve hakkında hiçbir şey bilinmeyen yer bir heyecan yaratırken coğrafya, ilk defa okunan bir kitap gibi önümüze seriliyor: “Her yolculuk bir anımsamanın üstünü örter ve onun örtüsünü kaldırır.”

Evin kapısını kapatıp anahtar hareket ettiğinde başlayan yolculuk, Onfray’e göre kişinin seyahatinde yükselen ritme de hayat verir. İster tek başına ister dostlarıyla yola çıksın, yazarın bahsettiği bu ritmi insan her adımda veya tekerlerin döndüğü tüm anlarda hisseder.

Yazar, bu şekilde yol alanların, belleğini değerli bir taş gibi işlediğini söylüyor. Bu eylem, kişinin benliğini deneyime, kaydedip depolamaya açmasıyla ilgili. Bir yandan hafızasını terbiye eden insan, öte yandan izleri cümlelere dökerken Onfray’in deyişiyle hareket hâlindeyken “kendini en rahat hissettiği tekniklerle sabitler.”
 
SOKRATİK AYNA

Yolculuk, içe kapanıklığı arttırabilir veya azaltabilir; bıçak sırtı bir durum bu. Onfray, bir coğrafyaya ayak bastığımızda, orasıyla ilgili önyargıların bizi sosyalleştirip sosyalleştirmeyeceğini kestiremeyeceğimizi düşünüyor. Gidilen yere ilişkin kanılarımızı, oranın gerçekliğine uygun hâle getirip getirmediğimizden emin olamayız. Yazara göre yolculuğun risklerinden biri bu; zihnimizde beylik sözler dolanırken biz de elimizde haritayla dağlarda, sokaklarda ve caddelerde fink atarız. Bu gezinti sırasında tıpkı Antik Yunan filozoflarında olduğu gibi kendimizi dinlemeye de vakit ayırırız: “Yolculuk antik filozoflarda alışıldık bir talim olan, kendi üzerine bir tecrübeyi varsayar. Kendim hakkında ne bilebilirim? Eğer müdavimi olduğum yerleri, mihenk taşlarımı ve referanslarımı değiştirirsem kendim konusunda ne öğrenebilir ve ne keşfedebilirim?..”

Sokrates, insanları kendini tanımaya boşuna davet etmedi, bir bildiği vardı! Onfray, bunu desteklemek amacıyla hiçbir dünya turunun iyileştirici etkisi bulunmadığı ve yolculuğun terapi olmadığını; aksine insanın huzursuzluklarıyla, hatta kendinde en korkunç olanla yüzleştiğini söylüyor: “Yolculuk (…) kendilik poetikasını tanımlar (…) Yolculuk yapmak, kaçınılmaz olarak öznelliğe götürür. Sonunda ufalanmış, parçalanmış, saçılmış ya da sımsıkı yoğunlaşmış, yekpare hâlde hep kendimizi kendimiz karşısında buluruz, âdeta bizi Sokratik yörüngemizin muhasebesini yapmaya davet eden bir ayna karşısında kendimizle yüz yüze gelişimiz gibi.”

O ayna, göçebeliğe de denk geliyor. Yolculuklar uzun sürse de Onfray’e göre daimi göçebelik imkânsız. Ayrıca yolculuğa anlam katan şeylerin başında belli molalar geliyor. Eve varış veya yurda dönüş, yolu manalı kılarken coğrafya da “varoluş poetiği”ni hazırlıyor. Bir bakıma hafızayı yaratıyor; anıların toplandığı ve gerektiği zaman ortaya çıkarılmak üzere saklandığı belleği kuruyor.
Bellek, yeni yolculuklar için kişiyi uyarırken zihin, dünyanın şiirinin şifresinin çözümünde etkin rol üstleniyor.

Yolculuğa Övgü; Heredotos’a selam gönderen, Kartezyen yol hesabını es geçmeyen, göçleri de içine alan seferlere dikkat çeken, edebiyattaki yol ve yolculuk anlatımını yorumlayan, yola çıkma arzusunu, yolda olmanın sefa ve cefasının altını çizen, gidiş ve dönüşlere yoğunlaşan bir kitap. Kısacası, coğrafyanın ve seyahatin poetikasının nasıl oluştuğunu anlatan bir metin.          
 
Yolculuğa Övgü / Michel Onfray / Çeviren: Murat Erşen / Redingot Kitap / 118 s. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler