Mad Max'in dönüşü

Mad Max, kıyameti konu alan film türünü, asosyal, sessiz mitolojik savaşçı figürünü yarattı.

Yayınlanma: 23.05.2015 - 19:09
Abone Ol google-news

George Miller’ın kıyamet sonrası filmi Mad Max (1979), Avustralya sinemasında bir dönüm noktası oldu. Uluslararası boyutta gişe rekorları kırdı. Mad Max’i canlandıran Mel Gibson Hollywood’a girdi, Nicole Kidman, Russell Crowe, Hugh Jackman gibi Avustralyalı oyunculara Hollywood’un kapılarını araladı.

Miller’ın kısıtlı bütçeyle çektiği Mad Max, kıyameti konu alan film türünü, asosyal, sessiz mitolojik savaşçı figürünü yarattı.

Avustralya’nın küçük bir kasabasında TV’nun olmadığı salt film matinelerinin olduğu bir yerde büyüyen George kendine özgü düşsel dünyalar, zihinsel oyunlar kurdu.

Tıp fakültesinde okurken sinemanın zaman, görüntü ve dördüncü boyuttan oluşan olağanüstü kavramını keşfetti. “Gerçek zamanda bu görüntüler dizgesi ile yaratılan anlatım, tümünün uyumu, devinim yaratmak, akışkanlık, duygular, ritm. Hepsinin kaynağında sessiz sinema var, sessiz anlatım filmsel dilin en saf hali. Bunun için Mad Max’i yaptım” diyen yönetmen filmsel anlatımın en saf halinin Stagecoach’da Kızılderililerin posta arabasına saldırdığı, Ben Hur’daki yarış arabaları, Bullitt ya da French Connection’daki takiplerde olduğunu vurguluyor. Bu arayışın onu Mad Max’e yönlendirdiğini, filmin ortak bilinçaltını etkilediğini açıklıyor. “Sanatçı kolekif bilinçaltıyla iletişim kurmalı” diyen Miller travmatoloji bölümündeyken hergün şiddet olaylarıyla karşılaştığını, böylece terörden, kaostan kaçan yine de şiddetin onu yakaladığı bir adamın öyküsünü tasarlar. Bunu öylesine abartılı, inanılmaz bulur ki öyküyü kıyamet sonrasına uygular. 36 yıl sonra Miller, Mad Max: Fury Road’la yeniden izleyiciyle buluşuyor.

Dünya çöle dönüşmüştür, su bitmiştir, toprak asitlidir, petrol için savaşılmaktadır. Herkes tek bir içgüdüyle davranır: Yaşamda kalmak. Ölümcül Joe’nun damızlık eşlerini kaçıran Furiosa’nın (Charlize Theron) amacı doğduğu yer Yeşil Diyar’a gitmektir. Mad Max’in (Tom Hardy) yolu Furiosa’yla kesişir. Fury Road’da Miller, görüntü, müzik, kurgu, ritmle izleyiciye sözünü ettiği filmsel anlayışın en dolaysız, saf anlatımını yaşatır. Herkes yaşama tutunmak için çığlık atar, ulur, Max ise bu tuhaf hayvan geçidini soğukkanlılıkla izler, dürtülerini, öfkesini denetler.

İlkelliğin, yabanıllığın estetiğini yaratan sinemacı öte yandan bunu çokta tehlikeli buluyor: ”Bazıları öylesine güçlüler ki mitolojiye dönüşüyorlar. Bazı mitolojilerde öylesine güçlüler ki dinlere dönüşüyorlar. İlkel masaldan popüler kültüre, İncil’den Kuran’a hepsinde karanlık, vahşi bir taraf var” diyen Miller, Fury Road’la görkemli bir dönüş yaparak finalde “Bu çölde dolaşan bizler içimizdeki iyiliği bulmak için nereye gitmeliyiz ?” sorusunu soruyor. David Fincher’a göre Mad Max, kahramanın yolculuğunu mitolojik özgürlükle , kinetik enerjiyle tanımlayan yegane film.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler