Kapatın talimatı

Kılıçdaroğlu, İzmir’deki yolsuzluk operasyonunda İzmir Başsavcısı Hüseyin Baş’ın HSYK’ye sunduğu tutanağı açıkladı.

Yayınlanma: 21.01.2014 - 20:12
Abone Ol google-news

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun İzmir ayağını kapatmak için Adalet Bakanı Müsteşarı Kenan İpek’in İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği “yolsuzluğu örtün” talimatının belgesini açıkladı. “Bu yolsuzluğu örtecek bez yok” diyen Kılıçdaroğlu, İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Baş’ın HSYK’ye sunduğu tutanağı “dehşet belgesi” diye nitelendirerek, kamuoyuna açıkladı. Başsavcı Baş tutanakta, İpek’in kendisine “Bu saatte git, cumhuriyet savcısını değiştir, tüm kararları iptal et, bu soruşturmayı durdur, bunu yapmazsanız sonuçlarına katlanırsınız” tehdidine ve “hukuka ya da usule aykırı bir durum olmadığı için” talepleri yerine getirmediği bilgisine yer verdi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile ilgili İzmir ayağına ilişkin “dehşet verici bir belge” diye nitelediği belgeyi açıkladı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları özetle şöyle:

Dehşet verici belge: Dehşet verici bir belge açıklayacağım arkadaşlar. Yolsuzluğun boyutu o kadar büyük ki... Öyle bir noktaya geldik ki yolsuzluğu savunan bir Başbakan portresi çıktı karşımıza. Yolsuzlukla mücadele değil. Bu olay nedir biliyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, Türkiye Cumhuriyeti devletini soymasıdır. İzmir’de de bir operasyon yapıldı. Operasyon çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, nitelikli dolandırıcılık. Deliller toplanıyor, önce bilirkişiye gönderiliyor, raporunu veriyor. Bunun üzerine savcılık 6 Ocak 2014’te bir karar alıyor, arama yapılacak yerler belirleniyor, şüphelilerin de yakalanması isteniyor. Aynı tarihte, bu mahkeme kararı gereği yapılmak üzere Emniyet’e gönderiliyor.

Tutanağı okudu: Tutanaktan okuyorum size: “Mahkeme tarafından verilen kararlar mesai sonrasına kalmış, Emniyet’e gönderilmesinden sonra 6 Ocak 2014 tarihinde saat 19.38’de evimde bulunduğum sırada, müsteşarlık makamından, Adalet Bakanlığı, telefonu veriyor, arayan sekreter, Sayın Müsteşar Kenan İpek’in benimle görüşmek istediğini iletti. Sayın müsteşar, hal hatır sorduktan sonra sözü, yürütülen evraka getirip içeriğini sordu. Kendisine kısaca soruşturmayla ilgil bilgi verdim. Bunun üzerine, soruşturmanın derhal durdurulmasını, cumhuriyet savcısının değiştirilmesini istedi. Makamda beklediğini, sonucun kendisine bildirilmesini istedi. Cevaben kendisine, hukuka aykırı bir işlem olmadığını izah etmeme rağmen ısrarcı oldu. 4 dakika süren görüşme sonrası, tekrar soruşturmayı durdurmamı, mahkeme kararlarını kolluktan geri istememi ve savcıyı değiştirmemi ısrarla istedi. Cevap beklediğini belirterek telefonu kapattı. Daha sonra beni tekrar 22.31’de aynı şekilde müsteşar bey arayarak ne yaptığımı sordu. Ben de yapılan işlemin hukuk içinde olduğunu, herhangi bir müdahaleyi gerektirir bir durumun bulunmadığını nezaketle anlatmama rağmen bana hitaben, ‘Bu saatte git cumhuriyet savcısını değiştir, bu soruşturmayı durdur. Bunu yapmazsanız sonuçlarına katlanırsınız’ diyerek telefonu kapattı.” Tutanağın son bölümünde şöyle diyor: “Cumhuriyet başsavcılığımızca yapılan işlemlerde hukuka aykırı bir işlem görmediğimden bu taleplerini yerine getirmedim.”

O müsteşar kalacak mı: Adalet Bakanı’na sesleniyorum. Sen o müsteşarı yerinde tutacak mısın? Yerinde tutuyorsan o işin sorumlusu sensin. Zaten bir müsteşar bakandan talimat almadan “Bir dosyayı kapat savcıyı al sonuçtan bana bilgi ver, sonucuna katlanırsın” diyemez.

Devlet çökertiliyor: Bu kadar büyük bir yolsuzluğu örtmenin yolu nedir? Devleti çökertmektir. İlk kim farkına vardı bunun? TBMM Başkanı, “Anayasanın 138’inci maddesi çökmüştür” dedi, bitti. Devletin çöktüğünü görüyoruz.

Örtecek bez yok: Bu olaylar kapanmaz arkadaşlar, HSYK yasası da çıksa bu olay kapatılmaz. Olay büyük, neresini örteceksiniz. Bunu örtecek bez yok, bu kadar açık bu kadar büyük. Bizzat Başbakan bu olayların içinde, başaktör. O nedenle kendisine “Başçalan” dedim, Başbakan değil “başçalan”. Bunu da her ortamda ispat etmek mümkün.

Kutu da mı paralel işi: İtalya’da yürekli bir savcı Antonio di Pietro, “İtalya’da da kutulardan para çıktı, bunu önlemek için polisin hırsızdan daha hızlı hareket etmesi gerek” diyor. Biz de ne oldu, yönetmelik değişikliği yaptık. Ve HSYK ile ilgili düzenlemeye şunu söylüyor “HSYK düzenlemesi ölüm vuruşu olur, hırsız kendi hakimini seçemez” diyor. “Ve umarım bunu canlarıyla ödemezler” diyor. Çünkü İtalya’da bazı savcılar öldürüldü yolsuzluk soruşturmasını yaparken.

Bilal şunu söylese: Geçen gün diyor ki: “Yolsuzluğa karışsın bir saniye yanımda tutmam evlatlıktan reddederim” Evlatlıktan reddetmeni istemiyoruz. Çünkü böyle bir ceza yoktur, bu ayrı bir şey. Ama sen kendini devletin yerine koyuyorsun, “Oğlumu ben yargılarım” diyorsun. Senin oğlunun rüşvet ve yolsuzluğa bulaştığına sen değil, bağımsız yargı karar verir. “Evlatlıktan reddederim” diyor. Bilal çıkıp şunu söylese, “Sen bana helal haram öğretmedin. Beni harama teşvik ettin, suça teşvik ettin. Benim üzerimden pazarlık yaptın. Senin gibi baba olur mu desem ben haklı değil miyim” dese...

Senden şüphem var: Ben bir gün cebimi doldurup Amerika’ya falan kaçmayacağım, ama senden şüpheleniyorum. Ayrıca senin yatacak yerin de yok. Onun için söyledim, vatandaş elini cebine atarken başka bir el görürse, o el Recep’in elidir.

HSYK’ye sıkı muhalefet

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının ardından grup toplantısı basına kapalı olarak devam etti. Yaklaşık 15 dakika süren toplantıda TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen HSYK yasa önerisiyle ilgili içtüzüğün bütün olanaklarının kullanılarak HSYK teklifinin engellenmesi ve Meclis’ten geçirilmemesi için yoğun çaba gösterilmesi kararlaştırıldı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler